“Grip aşısı oldum, o sene daha çok hastalandım” sözünü birçok hastamdan duyardım ama üzerinde durmaz, bunun tesadüflere bağlı olduğunu düşünürdüm.Meğerse bu doğru bir gözlemmiş.
Clinical Infectious Disease isimli dergide yayınlanan araştırma hem grip aşılarının koruyucu etkisi olmadığını ve hem de grip aşısı yapılanların yapılmayanlara göre 4.4 misli fazla ateşli solunum yolları enfeksiyonu geçirdiklerini ortaya koyuyor (1).
Araştırma “çift kör, randomize ve plasebo kontrollü” yöntemiyle yani kanıta dayalı tıp araştırmalarının en güvenilir yöntemi ile gerçekleştirildi.
Hong Kong’ da yapılan araştırma bu bakımından çok önemli çünkü USA’ da aşılarla ilgili randomize kontrollü araştırma yapılmasına yani bir gruba aşı uygulanırken bir gruba plasebo yapılmasına –halk sağlığı adına(!)- insanlar kontrol grubuna alınarak hayatları riske edilemez gerekçesiyle müsaade edilmiyor.
Gözleme dayalı (observational) ve geriye dönük (retrospective) araştırmalar ise bir illiyet bağını (causalitiy) göstermiyor, sadece bir birlikteliği (association) ortaya koyabiliyor.
Araştırma nasıl yapıldı?
Araştırma için 6-15 yaş arasındaki 115 çocuk rastgele iki gruba ayrılarak bir gruba (69 çocuk) grip aşısı (Vaxigrip) yapılırken bir gruba (45 çocuk) ise tuzlu su zerk edildi.
Katılımcılar 272 gün herhangi bir hastalık ve viral enfeksiyonlar bakımından takip edildiler ve ateşli bir hastalık ortaya çıkanlarda bunun sebebi olan virüs tipi de belirlendi.
Bu süre sonunda yapılan analizlerde şu çok çarpıcı sonuçlara ulaşıldı.
BİR: Grip aşı yapılan ve yapılmayan gruplarda grip görülme oranı istatistiksel olarak farklı değildi, yani grip aşılarının gribe karşı koruyuculuğu yoktu.
İKİ: Grip aşısı olanların 20’ si (yüzde 29) grip dışı ateşli enfeksiyon geçirirken, aşı olmayanların sadece 3’ ünün (yüzde 6.5) böyle bir enfeksiyon geçirdiği belirlendi.
Bu, grip aşısı olanların olmayanlara göre 4.4 misli fazla grip dışı ateşli enfeksiyon geçirdiklerini gösteriyor.
Grip dışı ateşli enfeksiyonlar
Grip dışı enfeksiyonlar içinde en sık belirlenenler rinovirüs ve coxcakie virüsleri idi.
Rinovirüs enfeksiyonları hakikaten masum olarak kabul edilebilir ama aynı şey coxcakie ve echovirüsler için geçerli değildir.
Bu virüslerin her ikisi de hassas kişilerde menenjit, hepatit, paralizi (felç) ve kalp hastalıklarına sebep olabilir.
Ayrıca, rinovirüsler kendiliğinden geçen bir hastalığa yol açıyor olsalar bile birçok hasta –bilhassa da küçük çocuklar- hemen her hastalandıklarında doktora veya hastaneye gider/götürülür ve oradan da çoğu zaman gereksiz ve röntgen gibi zararları da olabilen tetkikler yapılmadan ve ilaç yazılmadan boş döndürülmezler.
Araştırma müthiş ama araştırmacıların yorumu tam bir felâket
BİR: Araştırmacılar grip aşılarının bağışıklığı artırdığını söylüyorlar ve buna gerekçe olarak da kanda aşıdaki virüslere karşı antikorların artmış olmasını gösteriyorlar.
Vücudun aşıya antikor yapımını artırarak cevap verdiği doğru ama araştırma bu antikorların gripten korumadığını ispat ediyor.
Antikorlar bağışıklığı gerçekten artırsaydı yani işe yarasaydı aşı olanların daha az gribe yakalanmaları icap ederdi.
Zaten grip gibi viremiye (virüslerin kanda bulunması) sebep olmayan enfeksiyonlarda antikorlardan bir fayda beklemek de mantıklı değil!
İşe yaramayan antikorlar sizin olsun!
İKİ: Grip aşısı olanlarda diğer virüslerle enfeksiyonların artmasını ise non-spesifik bağışıklığın geçici olarak zayıflaması gibi “bilinmeyen” bazı biyolojik mekanizmalara atfediyorlar.
Oysa bu, hiç de bilinmeyen bir şey değil.
Aşıların normal bağışıklık sistemini etkilediği ve “diğer etkenlerle mücadeleyi zayıflattığı” 60 seneden beri bilinen bir gerçek!
Bu da ister istemez, aşıların gripten, rinovirüs ve coxcakie’ den daha tehlikeli enfeksiyonlara duyarlılığı artırabileceği ihtimalini de akla getiriyor.
Bağışıklıktaki bu baskılanmanın genişliği ve süresi ise belli değildir.
Grip dışı enfeksiyonların çoğu ocak ve mart ayları arasında yani aşılamadan 1-3 ay sonra görülmüş olması bağışıklıktaki baskılanmanın en az 3 ay sürdüğünü gösteriyor.
Aşılarla kontrollü çalışmalara müsaade edilmiyor
USA’ da grip aşıları ile ilgili kontrollü araştırma yapılmasına yani bir gruba aşı uygulanırken bir gruba plasebo yapılmasına müsaade edilmiyor.
Sebebi de, çocuk ve erişkinlerin aşıdan mahrum bırakılmalarının etik olmaması, aşı yapılmayanların gribe ve komplikasyonlarına göz göre göre mahkûm edilmeleri! (Gülmeyin, aşı karşıtı damgası yersiniz!)
İyi güzel de “kanıta dayalı tıbba” göre aşının faydasının kontrollü araştırmalarla ispat edilmesi gerekmiyor mu, randomize kontrollü araştırmalar olmadan aşıların etkinliği ve emniyetinden bahsedilebilir mi?
Bu soruların cevabı tabii ki yok!
Gelelim neticeye
BİR: Bir ilaç veya aşının etkinliği bu örnek araştırmada da olduğu gibi ancak çift kör randomize kontrollü araştırmalarla gösterilebilir.
Böyle bir araştırma olmadan bir aşının koruyucu ve güvenilir olduğu iddia edilemez.
İKİ: “Aşılar tartışılmasın” diyenler, “aşıları tabu” yapanlar aşıların foyasının ortaya çıkmasından korkuyorlar.
Randomize, kontrollü araştırmalar yapıldığında grip aşılarının koruyucu olmadıkları gibi aksine birçok riskleri olduğu da kabak gibi ortaya çıkacaktır.
ÜÇ: Bu araştırmayı az sayıda vakada yapılmış diye veya başka sebeplerle küçümsemeye, karalamaya kalkanlar önce kendi yaptıkları plasebo kontrollü grip aşısı çalışmalarını önümüze koymak zorundadır.
Aşı ve ilaçların etkinlik ve emniyetlerinin piyasaya verilmeden önce kaç kişi üzerinde denendiğine bakmak da yeterlidir.
DÖRT: Grip aşılarını göklere çıkaranlar, önce neden doktorların ve sağlık çalışanlarının yüzde 4.3’ ünün aşı yaptırdığının sebebini araştırmalıdır.
BEŞ: Gripten ve tüm diğer enfeksiyonlardan korunmanın yolu “bağışıklığın yerinde olmasıdır“. Her mikroba karşı aşılayarak korumak akıl ve mantık dışı bir iştir, yüzlerce hatta binlerce aşı yapılması gerekir.
ALTI: Bağışıklığın yerinde olması için de adam gibi beslenme, hareketlilik, sigara-alkol kullanmama, yeterli ve kaliteli uyku, güneş banyosu, stresten uzak kalma, inançlı olmak gerekir.
Kaynak: https://academic.oup.com/cid/article/54/12/1778/455098