BOLU (AA) - MEHMET EMİN GÜRBÜZ - Bolu'da, 28 Şubat post-modern darbe sürecinde umutla başladığı öğretmenlik mesleğinden atılan, yurt dışında aldığı ilahiyat eğitimi dolayısıyla askerlikte ve hakkını aradığı yargı yolunda baskılara maruz kalan Siteler Camisi İmamı Nizamettin Perçin, bu ülkeye daha fazla hizmet etmesine engel olanlara hakkını helal etmiyor.
Refah-Yol hükümetinin askeri darbe ile görevden çekilmek zorunda bırakıldığı dönemde, yurt içinde ve dışında geçirdiği başarılı eğitim hayatının ardından binbir umutla başladığı öğretmenlik mesleği elinden alınan Perçin, ilahiyat eğitimi nedeniyle dönemin zihniyeti tarafından fişlenmesi, askerde gördüğü küçük düşürücü muameleler, ailesini geçindirmek için yıllarca kamyon şoförlüğü yapması gibi zorlukları gördüğü süreci AA muhabirine anlattı.
"Ben bu konuyu ahirete bırakmış bir insandım." diyen ancak elinden alınan itibarı ve yaşadığı zorlu süreçlerde çektiği maddi-manevi sıkıntıların hesabını geç de olsa sormak için 28 Şubat'a ilişkin görülen davaya müdahil olmak için başvuru yapan Perçin, darbecilere ve o zihniyeti taşıyanlara, bu ülkeye daha fazla hizmet etmesine engel oldukları için hakkını helal etmediğini belirtiyor.
- "Askere giderken kelepçe vuracaklardı"
Bolu'daki ilk, orta ve lise döneminin ardından üniversite eğitimi için zor şartlar altında 1989'da gittiği Mısır'da, El-Ezher Üniversitesi'ni 4 yılda başarılı bir şekilde bitirdiğini aktaran Perçin, Türk öğrenciler arasında en iyi dereceye sahip olduğundan dolayı YÖK'ten takdir aldığını kaydetti.
Perçin, askerlik tecil işlemlerinin ardından mezun olduğu imam hatip okulunda 4 yıl ücretli öğretmenlik yaptığını, 1997 Refah-Yol hükümeti dönemindeki denklik kabulünün ardından başvurduğu öğretmenliğe Düzce'nin Kaynaşlı ilçesine bağlı Yörükler köyüne başladığını ifade ederek, hayatının sarı bir zarf içerisinde gelen tebligattan sonra değiştiğini anlattı.
Düzce'de öğretmenlik yaptığı dönem evine gelen bildirimle meslekten atıldığını öğrendiğini söyleyen Perçin, "Zarfın içerisindeki kağıtta 'Öğretmenlik hakkınız iptal edilmiştir' yazıyordu. Büyük umutlarla ve sevinçlerle gittiğim o köyden, çoluk çocuğumu göçümü toplayarak, hüzünlü bir şekilde Bolu'ya geldim." dedi.
Perçin, yaklaşık bir hafta sonra evine gelen polislerin "asker kaçağı" olduğunu bildirdiklerini ancak kendisinin o sıralar yüksek lisans yaptığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Yedek subay rütbesiyle askerlik yapmam gerekirken er olarak alındım. Düzce Askerlik Şubesi'nde görevli komutan, yardım etmek istemesine rağmen korkudan bir şey yapamadı. Komutan bana bir hafta müsaade tanıdı. Görevden alındığımız için onlar da korktular bize yardımcı olma konusunda. Sonra bizi bir şekilde askere gönderdiler. Sonuçta bu ordum bizim ordumuz, memleket bizim memleketimiz ama çok tedbirsiz, apar topar gönderdiler. Askere giderken kelepçe vuracaklardı, oradaki görev yapan memur vicdanından dolayı kelepçe vurmadı."
Askerliğinin acemilik dönemini Antalya ve Ankara'da yaptığını dile getiren Perçin, daha sonra Kahramanmaraş'a gönderildiğini, askerlik süresince bazı rütbeli askerlerce hor görüldüğünü ve ezildiğini söyledi.
Usta birliğinde kendisini karşısına alıp "Niçin sen askere geç ve er olarak geldin?" diye soran bir rütbeli askerin, "Komutanım ben okudum. Yüksek lisans öğrencisiyim." yanıtı üzerine "Senin okuduğun şeriatçı okulmuş. Burada böyle yazıyor." dediğini belirten Perçin, "Önünde benim dosyam vardı." dedi.
Komutanın "Burada namaz kılıyor musun?" diye sorduğunu ifade eden Perçin, "Kılıyorum desem ceza verecek. Kılmıyorum desem yalan söylemiş olacağım. Sessiz kaldım çünkü kılıyordum. Herkes yattıktan sonra abdestimi alıp, yatağımda yorganı kafama çekip o şekilde yatsı namazımı kılıyordum. Komutan bana, 'Eğer burada bir vakit namaz kılarsan sana geçireceğin bütün günleri zindan ederim.' dedi ve etti de." diye konuştu.
Nizamettin Perçin, "Bir başka komutan beni eğitimlerde taciz ediyordu. Eğitimlerde, 'Şeriatçı koşsana lan.' gibi ifadeler kullanarak beni çağırırdı. Beni taciz ederek küçük düşürmeye çalışıyordu."
- "Yüz ifadesi haklısın demeye yetiyordu ama.."
Perçin, öğretmenlikten atılması ve diplomasının iptal edilmesinin ardından hukuki yollara başvurduğunu belirterek, "Danıştay'da 8 hakim karşısına çıktım, bana dediler ki 'Basın yayın organlarından aldığımız bilgelere göre orası şeriatçı bir üniversite, sizleri de militan olarak yetiştiriyorlarmış?' Ben de 'Sizin şeriata yüklediğiniz anlamla alakalıdır. Ben oradan aldığım diploma üzerine Ankara İlahiyat Fakültesi'nin açtığı yüksek lisans imtihanına girdim. Sınava giren 40 kişiden 10'u alındı, ben de 10 kişi içerisindeydim. Şu anda yüksek lisans öğrencisiyim.' dedim. O esnada yüz ifadesi 'haklısın' demeye yetiyordu ama bir şeyler ona hep ret cevabını verdirdi. Bunu Allah biliyor." ifadesini kullandı.
"Ben bu konuyu ahirete bırakmış bir insandım. Hiç kimseye hakkımı helal etmemezlik yapmadım ama benim hayatımla oynayan insanlara hakkımı helal etmiyorum." diyen Perçin, "Biz bu memlekete hizmet için geldik. Onun için yetiştik. Bu memleket bize gözyaşı ve kanlarla emanet edilmiş. Bu ülkeye daha fazla hizmet etmeme engel olanlara hakkımı helal etmiyorum. Ahirette hakkımı Allah için alacağım." şeklinde konuştu.
- "Eşimi ve çocuklarımı başkasının karnesi ile muayene ettirdim"
Öğretmen olarak gittiği Düzce'de çok sevilen bir insan olmasına rağmen mesleğini yapamamanın ezikliği içerisinde çok gözyaşı döktüğünü dile getiren Perçin, "Maddi açıdan sıkıntılar çektim. Eşimi ve çocuklarımı başkasının karnesi ile muayene ettirmek ve ilaç almak zorunda kaldım. İlaçları alamaz durumda oldum. Askerlikten 2003'te geldim. Ailemin mesleği olan şoförlük yaptım." dedi.
Perçin, İslam'a hizmet edecek bir kapı vermesi için Allah'a çok dua ettiğini ve daha sonra imamlık imtihanını kazanarak göreve başladığını söyledi.
Uzman imam-hatip Nizamettin Perçin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"28 Şubat döneminde siyasi kararlar hukuk sistemini tıkamıştı. Siyaset ne diyorsa hukuk onu yapmak zorunda kalıyordu. Birileri bana, 'AİHM'e başvur.' dedi. Ben davamı ahirete bırakmıştım. Bir Müslüman olarak kendimi Avrupa'daki kanunlara teslim etmeyi uygun görmedim. Memleketimi ve kurumlarını oralara şikayet etmeyi uygun görmedim. 2013'te, 28 Şubat mağdurlarına ilişkin açılan dava için arkadaşlarım, 'Sen çok mağdur oldun, sıkıntılar çektin, başvur.' dediler. Ben de davaya müdahil olmak için gerekli başvuruyu yaptım."