Benim peygamberim açlıktan karnına 3 taş bağlarken, biz oburluktan kayışı 3 diş gevşettik. Benim peygamberim geceleri ayakları şişene kadar namaz kılarken,
biz deliksiz uykularla gözlerim şişmiş olarak sabahladık. Benim peygamberim
3 gün aç gezerken, biz günde 3 öğün yemek yedik. Benim peygamberim hasırda yatarken, biz ortopedik yatakta şekerleme yaptık, keyif çattık.
Dün altımda olan otlar, bügün üstümde biter. Bu kara toprak günahlardan gayrı
her şeyi örter. Cenneti bir kere gördüm. Ahh Rabbim o ne güzel yer, o ne güzel haz. Seyrine bile doyum olmaz. Bana dediler ki sen bu nimetlerden mahrumsun.
Bu nimetler sana hârâm. Çünkü sen cennetini dünyada yaşadın.
Sen şehvetin esiri oldun. Helâl-Hâram ayırmadın. Kötüyü iyiye tercih ettin
bi’sel ismu fusugu ba’del iman... fıskı imana tercih ettin. Nura gark olmak yerine, çamura batmayı tercih eden şakilerin akıbeti böyle hüsrandır.
Azeben fevkal azeb... buna fesatları sebeb (Nahl 88)
Bir garipsin şu alemde Gülme ağla ağla gönül
Derdin dahi çoktur senin Gülme ağla ağla gönül
Dünya kime kıldı ki vefa İşi gücü cevri cefa
Hani Muhammed Mustafa Gülme ağla ağla gönül
Azeben fevkal azeb...buna fesatları sebeb ayetinin muhatabı olarak ahirete göç eden mevtanın sitem dolu nasihatları vardır. Tabiki anlayana. Görenedir görene, köre nedir köre ne ? Yer altındaki mevtalar yer üstündekilere şöyle
nasihat eder : Ben dünyada sözü dinlenir itibarlı biriydim. Şimdi korkulan ve iğrenilen biri oldum. 2 – 3 gün hatırlandım, sonra unutuldum. 3 gün vâh vâh vâh, sonra ki günler hâh hâh hâh. Ahh aptal kafam ahh ahh ahh.
Başım var diye sevinme Allaha secde etmediğin baş, baş değildir. Zira dünyada Allaha secde etmeyen insan üryan ve sureti hayvan olarak kabrinden kalkar.
Oturduğum evin yeri malumdu, şimdi mezarım mechul oldu, mezar yerim kayboldu. Sıcak evimin yerini soğuk, karanlık ve ıssız bir çukur aldı. Öyle yalnızım ki
hani çevremde pervane gibi dönen dostlarım. Hani sevip okşadığım çocuklarım,
dert ortağım karım avradım. Ahh ne olurdu da ziyaretime gelip bana bir fatiha ilede olsa Kur’an ziyafeti yapsalar.
Şu fani dünyanın fani istikbali için senelerce çalıştım durdum. Yıllarımı bir hiç uğruna heba ettim yoruldum. 5 vakit namazımı proğramımı bozuyor diye kılmadım, boş boş durdum oturdum. Bana uzatılan bir bardak suya değilde suyu uzatana minnet ettim durdum...
Aciz kaldım zalim nefsin elinde Şu dünyanın lezzetine doyulmaz
Üzerine almış gaflet gömleği Ömrün gelip geçiyor ayılmaz
İlahi gaflet gömleği giyene Kulum dermisin nefsine uyana
Kazanır kazanır verir ziyana Hak yolda tırnağına bile kıyamaz
O şefkatli Rahman, kullarım aç kalmasın diye suyu bir ölçüye göre indirir.
O keremkâr Vehhâb, kulum kendini güvende hissetsin diye başına koruyucu melekleri görevlendirir. O Feyyazı mutlak Rezzak, kulum bir lokma ekmeğini
rahat yesin diye güneşi, rüzgarı ve yağmuru emrine râm etmiştir.
Güneş bizim için doğuyor hep aynı yerinden aynı anda. İnsafa layık değil mi bütün bu ikramlar ? Yaratan Yaşatan ve Rızıklandıran Allaha reva mı bu lakayd eylemler ?
Mala mülke mağrur olma deme var mı ben gibi
Bir güçlü rüzgar eser savurur harman gibi
İmamı Rabbani diyor ki, ölmek felaket değil, ötesine hazırlanmamak asıl felakettir. İnsanoğlunun büyümesiyle 2 huyuda büyür. Bunlar, mal sevgisi ve uzun ömürdür. Ömür çoğunlukla gafletle geçirilen ve kıymeti en az takdir edilen 2 büyük nimetten biridir (diğeri Sıhhat) Değerlendirilmeyen her dem ömür sermayesinden heder olmuş bir kayıptır.
Beyhudelikle geçen lahzalardır en büyük ziyan. Bir göz açıp yummak kadar kısa olan şu ömrü Hak yolda değil de batıl yolda âvâre tüketmek en büyük isyandır
ve hicranlı hitamdır. Dik başlı it bakışlı şakiler, alıp verdikleri nefeslerin
altın kıymetindeki değerini toprak altına girince anlar. Lakin o lahzada iş işten geçmiştir, fırsat elden kaçmıştır.
Huş der dem Nazer der kadem. Ölüme her an hazır olmak, hem de gül yüzlü ölüm seni bin kez ölürüm dercesine herkesin kara gördüğü bu soğuk kelimeyi içine sindirerek O Yüce Sevgiliden gelen bir gül olarak algılamak, Vuslat Selamını almak ancak sevdalı gönüllere has üstün vasıftır. Firakın bittiği Vuslat Gününe her dem tedarikli olup, ulaike humul muflihun ayetinin muhatabının saidlerinden olmak
en büyük maharettir. Ne mutlu büyük kurtuluşa eren hünerli erlere.