Okur yazarlığın önemli bir kazanım olduğu dönemlerde, ülkemizde okur yazarlık düzeyi çok düşük rakamlarla ifade ediliyordu. Okuma yazma bilenler önemli kişilerdi.
Neyse uzatmayalım. Kapitalizm, bir sermaye birikimi modelinden bir ötekine geçerek, egemen çevrelere yeni egemenlik modelleri sunduğu günümüzde, finansal okur yazarlık diye bir okuma yazma modeli ortaya çıktı.
Finansallaşma, finans okur yazarlığı diye bir okur yazarlık modelini de beraberinde getirdi. Aydınlarımız arasında epey mürekkep yalamış kişiler bile, konu finansal sistem ve içerikleri olarak ortaya çıkınca, konu üzerinde akıl yürütemiyorlar. Sömürgeciliğin yeni temsilcilerinin söylediklerinin doğru olduğu kabulünden yola çıkarak akıl yürütmek istiyorlar. Kabaca sömürüden bahsederek, işin esasına girmeden ben ekonomi uzmanı değilim ama diye kendilerinin eksikliğini gizliyorlar. Hatta klasik iktisat eğitimi alanlar bile bu yeni sistemde açığa düştüler.
Oysa ekonomi siyasetin yoğunlaşmış halidir. Ekonomi konularına hâkim olunmaksızın siyaset üzerinde yürütülecek akıl yürütmeler hep eksik ya da yanlış kalacaktır.
Günümüzde, isimleri çok farklı sermaye adları kullanılmaktadır. Lakin iki ana sermaye olarak tanımlayabiliriz. Sanayi ve ticari sermayesi yani reel sermaye ve finans sermayesi. Reel sermaye; sanayi sermayesi ve tüccar sermayesini içerir.
Finans sistemi değer üretmez, aracı bir işlem görür.
Oysa reel sermaye dediğimiz sanayi ve ticaret sermayesi kar ve artık değer üretir.
Finansallaşma ile beraber, ortaya çıkan Merkez Bankaları esas itibari ile finansallaşmış sermaye birikiminin özünü biçimlendirir. Enflasyon hedeflemesi ile piyasadaki ekonomiye karşılık gelen para miktarını ayarlar. (Kemal Derviş Kanunlarını hatırlayalım) Lakin enflasyon hedeflemenin de esas itibariyle kaydi parayı korumak olduğu ve enflasyonu önleyemediği yıllar içinde ortaya çıkmıştır.
Örgütlü kapitalizmin yeni bir birikim modeli olan finansallaşmaya geçişinin esasını bilmeden yapılacak siyasal konuşmalar hep havada kalıyor. Ve yavanlaşıyor. Polemiklere dönüşüyor.
Finansallaşma konusu örgütlü kapitalizmin yeni egemenlik biçimlerini şekillendirir. Sermayenin finansallaşma ile elde ettiği yeni gücü analiz etmeden siyasi tarafları anlamak oldukça zordur. Birbirlerine rekabet eden partilerin ayrı ideolojilere sahip olduğunu sanırız. Oysa rekabet eden iki partinin, finansallaşma açısından hiçbir farkları yoktur. Her iki partide aslında finansal sermayenin egemenliğinden yana konuşuyordur. Sınıfların ifade edilmediği varların yok sayıldığı gerçek üstü veya gerçek sonrası yaşam bicimi, ya da sahte siyaset yapma biçimi bizim, post-truth bir dünyada gezinmemize sebep olur.
Bülent Esinoğlu
[email protected]
ulusal.com.tr