Yıllardır süren gaflet uykusundan uyan artık Uyanda gönlünde ki zulmeti yak yık
Bir baksana gökler uyanık yer uyanık Dünya uyanıkken uyumak maskaralık
Daralan bir çember var. Bu çember içersinde asırlarca imanlı bir hürriyet içerisinde yaşayan, yarı imanlı milleti merhume var. Bu çember doğudan batıya, kuzeyden güneye her çihetten sıkıştırılıyor. İmansız bir hürriyet içerisinde, milletin mum misali imanını daraltan bu çembere karşı durma hamlesini ne zaman yapacağız. Düşüncelerde yollar var. Her cadde bir mechule uzanır. Kimi şeytani arzuların çarşısına, kimi hayvani arzuların bataklığına, kimi insani ihtirasların dağlarına.
Bütün yolları çepeçevre saran, selamet caddesine ulaştıran bir ana yo var ki
Sıratı Müstakim’dir. Hak yoldur, en doğru yoldur ve en adil yoldur.
Bu ana yolu günlük telaşlarımızda hiç kullandık mı ? Yoksa bu yola hiç uğramadan sabah evimizden çıkıp yine bu yola uğramadan akşam evimize mi döndük. Yollar zikzaklı, sokaklar düşman mihraklı.
Can gelirdi cihana Anlaşılsaydı mânâ Büyükler bahcıvana Çoçuklar güle benzerdi
Bir zamanlar yolumuz Hak yol İslamdı. Serhatlarda gecesini gündüz eden, İlahi kelimetullahın sahipleri bu yolun yolcularıydı. Mazlumlar Allahın aslanlarından
güç alıp şaha kalkardı. Çocuklar Allah der yatar, Allah der kalkardı.
Analar yavrularına, yârlar yavuklularına fatihalar ile selam yollardı. Sonra ne oldu ? Ceyhun göz yaşları kurudu. Yanan gönül volkanları, Allah Allah diye çoşan gönül fıratları süt liman oluverdi.
Huysuzlaşır soysuzlar din Kur’an deyince Revizyona uğramış milli duygu düşünce
İmanın şartı olmuş yalan talan dolan Korkudan inzivaya çekilmiş akıl izan
Arsızları kulağından çekip durdurmalı Osmanlı tokatını yüzsüz yüzüne vurmalı
Bir zamanlar hoştur bana senden gelen denilirdi. Şimdi herkes şikayette.
Allahım neydi günahım zikriyle kimi eşinden kimi aşından, kimi başından
şikayatte. Şikayetle gider nimet, gelir zillet.