İhtiyaçtan fazlasını arzulamayı tanımlarken “domuz gibi açgözlü” derler. İnsanoğlunun abartılı hazzı anlamaya çalışması, kapitalizmden önce de vardı.
Roma İmparatorluğunun saraylarında, sabaha kadar yemek yenirmiş, yediklerini kusup, yeniden yemeye devam ederlermiş.
Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar diye başka deyişimiz daha var. Bence, lüks üzerine söylenmiş en kötü cümlelerden birisi bu olsa gerekir. Bir bakıma “zenginin malını sorgulama” anlamında söylenmiş bir deyiştir.
“Zenginin malını sorgulayamazsın” anlayışı, günümüzde, “servet düşmanlığı yapma” şekline gelmiştir. Serveti veya sermayeyi insandan daha değerli görme mantığıdır. Oysa o serveti de o sermayeyi de çalışan insan emeği ortaya çıkarır.
Zenginin, zenginliğini sorgulamak, esas itibariyle, feodalizmden kapitalizme uzanan bir serüven içinde yürür.
Halklar, salgında, hastalıkla boğuşurken, ölümler başını almış, gitmişken, Rolls Roys otomobil satışları tavan yapmıştı. Bizde de askıda ekmek konuşulurken, lüks araba satışlarında kuyruk vardı.
İnsanların öldüğü ve ekonomik krizin en yüksek olduğu bir süreçte, zenginlerin, daha fazla servet edinmesini anlamak mümkün değil. Ve saygı duymak ta mümkün değil.
Üretimin, ticaretin düştüğü bir süreçte, daha da zengin olmak; zenginliğin spekülasyondan geldiğini anlatıyor.
Psikoloji biliminin penceresinden bakarsak, “kontrolsüz hazzın” bir sonucu gibi görünüyor. Sosyolojiden bakarsak; içinde bulunduğu topluma uyum sağlamak diyorlar. Kültür yönünden bakarsak, motivasyon arama aracı, olarak tanımlanıyor, lüks.
Sömürülen halkın gözü ile bakarsak; Aç Gözlü Domuz demek her şeyi açıklıyor. Bilimin içinde debelenmeye gerek yok. Çünkü bilim dediğimiz de eninde sonunda egemen sınıflara çalışıyor.
Kapitalizmin ruhu ile lüksün ruhu bir bütündür diye düşünürüm.
Zenginler hep zengin kaldığına göre, işçinin çocuğu da işçi kaldığına göre, insanlık bu gelir dağılımı sorununu nasıl çözecek?
Gelir eşitsizliği sadece insanlığın sorunu değil, aynı zamanda yaşadığımız kürenin de sorunu.
Sen Rolls Roys’a bineceksin diye, çevreyi yok edeceksin, o çevrede insan da yaşayamayacak. Sorun yalnızca, gelir eşitsizliği sorunu değil, çevreden ötürü, yaşayabilme sorunudur.
Aç domuzların, kontrolsüz hazlarını tatmin etmek için daha fazla lüks tüketim için daha fazla çevre tahribatı ya kapitalizmi sonlandıracak ya da insanlığın sonunu getirecek.