Kalp-damar hastalıklarının ilaçlarla önlenmesinin mümkün olmadığını “bıkmadan usanmadan” tekrarlıyorum.
Hele de bunun için “kolesterol düşürücü statinlerin” kullanılması akıl ve mantık dışı!
Damar sertliğinin fizyo-patolojisini, statinlerin etki mekanizmasını ve bunların etkinlik ve güvenirliklerini bilen bir doktor bu ilaçları ancak “Allah beni affetsin” diyerek “düşmanına” yazabilir.
Zaten tüm kardiyologların ağzının içine baktığı Amerikan Kalp Derneği (AHA) de yayınladığı son kılavuzunda bu gerçeği “dolaylı da olsa” kabul ettiğini açıklıyor.
AHA aslında “statinler yasaklanmalıdır” diyecek ama bunca sene insanları “kolesterol teorisi” ile korkuttuktan ve “aldattıktan” sonra bundan birden vazgeçmeyi kendine yediremiyor.
Kalp-damar hastalıklarından hem birincil (yani kalp krizi felç geçirmemek için) hem ikincil (yani kalp krizi veya felç geçirdikten sonra, bu olayların tekrarlamaması için) korunmanın yolu ilaç değil, “hayat tarzı düzenlemeleridir“.
BİR: Sağlıklı gıdalarla doğru beslenmek
İKİ: Her gün bir saat yürümek
ÜÇ: Sigara alkol kullanmamak
DÖRT: Düzenli uyku.
Gelelim neticeye
Çok şükür ki egzersizin önemini anlayan hekimlerin sayısı giderek artıyor.
İngiliz tıp dergisi British Medical Journal (BMJ) tarafından yayımlanan bir araştırmaya göre, özellikle kalp hastaları için egzersiz de ilaç kadar etkili olabiliyor.
Doktorlar hastalarının reçetelerine “statin” yerine spor ayakkabısı” yazmaya başladıkları gün ilk adım atılmış demektir.
İlaç propagandistlerinin yerini “spor ayakkabı üreten firmaların adamları” almaya başladığında ise bu iş tamamdır.
***
Gelin “Egzersiz, kalp hastalarının reçetelerine girmeli” başlıklı haberi beraber okuyalım:
Araştırmayı değerlendiren Aktif Yaşam Derneği, düzenli fiziksel aktivitenin sağlık için yararlarına dikkat çekti ve düzenli fiziksel aktivite yapmanın obezite, yüksek tansiyon, kemik erimesi, kolon kanseri gibi birçok hastalığın yanında kalp rahatsızlıkları ve kalp krizi riskini de azalttığını söyledi.
Fiziksel aktivite yetersizliği dünya genelinde en önemli ölüm nedenlerinden biri olarak gösteriliyor. Geçtiğimiz yıl bu konuda kapsamlı bir dosya hazırlayan The Lancet Tıp Dergisi’nde yer alan araştırmalarda da, fiziksel aktivite yetersizliğinin en az sigara kadar ölümcül olduğu ortaya konmuş ve bu sorun nedeniyle dünya genelinde her yıl 5 milyon insanın öldüğü açıklanmıştı.
British Medical Journal’ da yayınlanan bu çalışmada ise ölümlerin önlenmesi konusunda egzersiz ve ilaçların yararları değerlendirildi. Bunun için yaklaşık 340.000 hastayı kapsayan verilere bakıldı.
Çalışmadan elde edilen verilerden, fiziksel aktivitenin bazı kalp ilaçlarıyla yarışacak kadar etkili olduğu, hatta felç geçirmiş hastaların tedavilerinde kullanılan ilaçlardan daha iyi sonuçlar verdiği sonucu çıktı.
Araştırmacılar ve uzmanlara göre egzersiz mutlaka reçetelere girmeli. Araştırma fiziksel aktivitenin önemini vurgularken bazı uyarılarda da bulunuyor.
Uzmanlar, hastaların ilaçlarını bırakmalarından ziyade egzersizin ilaçlar ile birlikte kullanılmasını öneriyor.
Aktif Yaşam Derneği’ne bu konuda görüş bildiren İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi öğretim üyesi, kardiyoloji uzmanı ve spor hekimi Prof. Dr. Erdem Kaşıkçıoğlu da kalp rahatsızlıklarında egzersizin önemine şu sözlerle değindi:
“Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de en önemli hastalık ve ölüm sebeplerinden biri kalp ve damar hastalıkları ve ülkemizde kalp ve damar hastalıklarının bu kadar sık görülmesinin nedeni de maalesef hareketsiz bir toplum olmamız.
Avrupa topluluğu içinde Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre en hareketsiz ülkelerden biriyiz. Sadece hareketsiz kalmak tek başına bir faktör olmasının dışında, kalp hastalığının hem oluşmasına hem de daha kötüye gitmesine sebep olan sorunlara da yol açan bir durum.
Giderek daha hareketsiz bir toplum haline gelmemizde en büyük risk grubu çocuklarımız ve gençlerimiz. Çocuklarımız ve gençlerimizde obezite ve şeker hastalığı görülme sıklığı artmış durumda.
Onlar da bir şekilde yaşadıkları tempo dolayısıyla hareketsiz kalma eğiliminde oluyorlar. Kalp damar hastalıkları sorunu sadece ileri yaş grubunun sorunu değil, artık gençlerin de sorunu.
Birçok çalışma yapılıyor, ciddi bilimsel mücadeleler veriliyor ama gerçek şudur ki şuana kadar ölüm ve hastalık riskini azaltan hiçbir ilaç bulunamadı. Ama elimizde çok doğal bir ilaç var; hareket.
Birçok çalışma da göstermiştir ki; hareket eden insanlar ve toplumlar bu hastalıklara çok daha az yakalanıyorlar ve daha uzun, daha kaliteli bir yaşam sürdürebiliyorlar.”
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kardiyoloji bölümünden Prof. Dr. Zeki Öngen ise araştırmayı şöyle değerlendirdi:
“Bu araştırmanın kazandırdığı en büyük yenilik, egzersizin koruyucu bir yöntem olmasının yanında hastalıklar ortaya çıktıktan sonra tedavi edici, bir başka deyiş ile reçete edilmesi gerekebilecek bir uygulama özelliğini kazanabilme olasılığıdır.
Ülkemizde egzersizin tedavi edici olarak ikincil korumada yaygınlaşabilmesi için alınacak uzun bir yol var. Kalp krizi ve inme geçiren hastalarda yapılan ARDA çalışması verileri, önerildiği halde egzersizin ancak %15 hastada yapıldığını saptamıştır.
Dünyanın öbür ülkelerinde de olduğu gibi ülkemizde ilaca uyum egzersize uyumdan çok daha fazladır.”