Diyemedim Bir Türlü, “Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun”

Diyemedim,

Demek istiyorum.

Demeyi ümit ediyorum.

Neden mi, çok çok neden var ama bunu 8 Martta 8 maddede toplayarak sıralayabilirim.

Bir: Sadece Kadınlar gününde akla geldiği için. Ben özel günleri hep riyakar bulurum.

İki: Kadına pozitif ayrımcılığa karşı olduğum için. Karşı olmamın sebebi, insanoğlunda”dişi” ve “erkek” cinsiyetlerinin zaten eşit haklara sahip olması gerektiğini varsaydığım için.

Üç: Amerika’da 40.000 dokuma işçisinin “eşitlik” ve “adalet” için başlattığı grevden bu yana, çok çok az şey değiştiği için.

Dört: Kadın olmanın meziyet olmadığını, asıl özveri gerektiren konunun “anne” olduğunu düşündüğüm için ve KÜFRETMEYE GELİNCE (erkekler tarafından) hemen ANALARA ve KADINLARA küfredilmeye devam edildiği için ve kadınlar gününü, anneler gününü, sevgililer gününü pişkince kutlayan bu erkeklerin küfürlerini duymaya devam ettiğim için.

Beş: Kadına her türlü ayrımcılığı, zulmü, cinayeti, tecavüzü, işkenceyi, baskıyı yapan sözüm ona ERKEKLERİN bu günü her ne hikmetse hararetle kutlamakta oldukları için.

Altı: Kendilerini var eden varlığın KADIN olduğunu sürekli olarak unutan cinsiyetin toplumda EGEMEN olarak varlığını sürdürdüğü için.

Yedi: Yetki ve etki sahiplerinin yönetimlerinde asgari KADIN KOTASI koymadıkları için ve kadınları yönetime katmak istemedikleri için.

Sekiz: Çalışmaya, emeğe, özveriye gelince, KADIN akla gelirken, kazanç, söz hakkı, özgürlük deyince hep ERKEK akla geldiği için, “adalet” ve “eşitlik” kavramları kadın için hiç kullanılmadığı veya kullanılmak istenmediği için.

Bu maddeleri elbette çoğaltabilirim. Ama ne olacak ki, maddeyi çoğaltınca kadınlar  toplumda GELİRDEN, HAKLARDAN, ÖZGÜRLÜKTEN daha fazla mı yararlanacak. 

Ve bir şey daha.

Kendine zulmeden, ayrımcılık yapan, kadına yönelik her türlü olumsuz muameleyi var eden erkekleri ve erkek adaylarını ne yazık ki bir KADIN bir ANA yetiştiriyor. Analar, kendilerinin maruz kaldığı muameleyi kendi elleriyle inşâ ediyorlar. Bu da işin en büyük paradoksu.

Daha dün gibi, kadınların mahkemede tanıklığı bile kabul edilmediği, oy kullanamadığı, mirastan yarım pay aldığı, üzerine kuma getirildiği, 8-9 yaşlarında evlendirildiği, başlık parasıyla satıldığı, günleri hatırlar gibiyiz. Diri diri toprağa gömüldüğü barbarlık dönemlerini düşünüp milimetre mesabesinde yol alınmakta olduğunu düşünüp ümide kapılarak.

Umarım homosapiensler BU KONUDA homoerektus dönemine demir atmazlar, cinsiyeti bir çeşitlilik ve tamamlayıcılık olarak görecekleri şekilde evrimini tamamlarlar ve “İNSAN” ve “ADAM” nitelemesine layık olurlar.

UMUYOR VE DİLİYORUM.

Sağlıklı ve aydınlık yarınlara, esenlikle.

YORUM EKLE