DEĞİŞİME HAZIR DEĞİLSENİZ OKUMAYIN!

Dünya hızla değişiyor.

Bu değişimi içinden geçtiğimiz salgın süreci hızlandırdı.

Değişim o kadar hızlı ki toplum bu değişime farkında olmasa da ayak uydurdu. Değişimin bu hızının temel gücü iletişimin gücünden kaynaklanıyor.

İnsanoğlu eski çağlarda karşılıklı görüşerek iletişim kurarken devam eden süreçte mektuplar, kitaplar, gazeteler, radyolar, telgraflar, televizyon, internet ile tüm dünya insanlarını birbirine bağlayarak büyük bir ağ oluşturdu.

İnternet ile kurulan ağ önce sohbet programları sonrasında ise sosyal medya dediğimiz uygulamalarla modern yaşamda var olan her bireyin cebine kadar ulaştı.

Sosyal medya denildiğinde akla ilk Facebook ve Twitter gelse de Instagram’dan Pinterest’e, Youtube’dan Tiktok’a kadar hatta özel mesajlaşma alanları olan nispeten kapalı devre WhatsApp’a, Telegram’a kadar çeşitlendi ve yayıldı.

Günümüz insanının en az bir sosyal medya uygulaması kullanması için bir nedeni var.

Dünya nüfusu yaklaşık 7,85 milyar.

Bugün dünyada 4,57 milyar internet kullanıcısı var. Bunların %84’ü aktif kullanıcı.

Sosyal medya kullanan kullanıcı sayısı ise 3,96 milyar.

Yani dünya nüfusunun yarısı sosyal medya kullanıyor.

Dünyada her kullanıcı ortalama 8,8 sosyal medya uygulaması kullanıyor.

Tüm bu rakamlar şunu gösteriyor ki; Dünyadaki tüm kullanıcılar sosyal ağlarla birbirine sosyal ağlarla bağlı!

Sosyal medya gerek sosyalleşmek, iletişim gerek ise ticaret için kullanıldığından devletler için veriyi kontrol etmek, engellemek, kısıtlamak neredeyse imkânsız ve vazgeçilemez hale geldi.
 

***
 

İnternet devlet uygulamaları açısından da vazgeçilmezdir.

E-devlet uygulamaları başta olmak üzere vatandaşlar ve tüzel kişilikler açısından neredeyse tüm işlemlerin internet üzerinden yapılabiliyor olması, bankacılık işlemlerinin neredeyse tamamının dijitalleşmesi yeni bir değişim/dönüşüm döneminin tam da içerisinde olduğumuzu gösteriyor.
 

***
 

İnsanlar eskiden olduğu gibi gazete okumaz oldu!

Haberleri bir gün sonra okumak yerine anlık olarak internetten takip etmeyi tercih ediyor. Televizyon ise haber değil yorum/tartışma ile magazin/dizi ağırlıklı. Bunlar bile sosyal ağlara hızlı şekilde kaymış durumda.

Düne kadar IP TV’ler tartışılırken bugün akıllı TV’lerde ve Netflix benzeri platformlarda yayınlar takip edilir oldu.

Burada temel fark klasik TV’lerde verileni almak yerine internet üzerinden istediğini istediğin zaman almak, izlemek, dinleme farkıdır.

Bu durumu temelde “Verileni almak yerine istediğini almak” olarak değerlendirebiliriz.

İstediğinizi almak, takip etmek ise diğer kullanıcıların yaptığı yorumların da etkili olmasına neden oluyor.

Tüm bu etkileşimler farklı bir sosyal değişimi tetikliyor.

Tüm bu gelişmeler ise klasik medyadaki hâkim sermayenin veya gücün hızlı şekilde değişmesine, sektörel bir yeni normaller oluşmasına neden oldu.
 

***
 

Ticaret değişiyor!

Aslında şöyle demek daha doğru; “Ticaretin temel kuralları işlese de pazarlama ve satış alanları internet, sosyal medya, paranın dijitalleşmesi, sosyal zorunlu kısıtlamalar ve lojistik ağlarla değişip çeşitleniyor.

2020’de başlayan salgın insanların tüketim önceliklerini ve tercihlerini değiştirdiği gibi buna bağlı zorunlu olarak klasik ticaret araçları ve alanlarını da değiştirdi.

Sanal pazarlar ve sosyal medyaya kayan satışlar fiziki ticarette ise geniş alanda toplu ürünlerin olduğu zincir marketlere kaydı. Banka kartlar, yemek kartları ve temassız ödeme yöntemleri ile önceleri güvenlikten dolayı tercih edilmeyen internet üzerinden ödemeler ve dolayısıyla paranın dijitalleşmiş halinin kullanımı yaygınlaştı ve arttı.

Türkiye e-ticarette 2020 yılında bir önceki yıla göre %64 oranında bir artış yaşandı.

Kullanıcılara baktığımızda ise %37,5 ile 25-34 yaş, %22,5 ile de 35-44 yaşın en çok alışverişi yaptığını görüyoruz.

Özetle salgın sürecindeki yaygınlaşan internet alışverişi lojistik ve kargo sistemleri ve yatırımlarının gelişmesi/çeşitlenmesi ile çok daha büyüyecek.

Ticari işletmelerin bu değişime ayak uyduranları ayakta kalacağı gibi ayak uyduramayanları maalesef bu dönüşümün altında kalacak görünüyor.
 

***
 

Para!

İnsanoğlunun avcı toplayıcı toplumdan yerleşik yaşamda tarım ve hayvancılık sonrası üretim fazlasını önce takas, sonra ise karşılığı olan para ile değişmesi sonucu çıkmış bir kavram.

Parayı ilk kullanılan uygarlık olarak bilinen Lidyalılar’ın fiziki para kullanımı günümüz dünyasında her geçen gün yerini dijital paraya bırakıyor. Dijital para denildiğinde ilk akla Bitcoin gelse de banka hesaplarımızda olan ve kartlar ile harcadığımız para da aslında dijital para.

Dünyanın geleceğinde fiziki para yok.

O nedenle ödeme yöntemleri salgın öncesi hazır olan teknoloji altyapısının kullanımı salgınla daha anlaşılır ve yaygın oldu. Bu durum ise klasik ticaretin yerini e-ticarete bırakacağı değişimin ana çıkış noktasıdır.
 

***


Bitcoin!

Bilmeyene anlaması zor. Anladığını söyleyenlerin bile değişimi fark etmediği, kalıp cümleler ile cevap verdiği bir para.

Aslında bildiğimiz, alışık olduğumuz banka hesabınızdaki para gibi, ama farkları da var. Özünde herhangi bir ülkenin para birimi değil. En azından anonim olarak biliniyor. Satın alabildiğiniz gibi aslında “hiçbir işe yaramayan!” kazıma denilen ve sanal olarak maden kazmaya benzetilen yöntemle saatlerce çalışan bilgisayarların ürettiği bir kod dizini.

Bitcoin’in değerlenmesi ise “borsası belli olmayan!” bir hisse senedinin arz ve talebe göre değerlenmesi.

Aslında rezerv para gibi karşılığı yok!

Temel karşılığı “hiçbir işe yaramayan!” bilgisayar kazımalarının elektrik ve donanım gibi masrafları.

Satın alanların ve tercih edenlerin parası değeri ile değerlenen, satışları ile değer kaybeden yeni nesil bir para birimi.

Peki bu Bitcoin’i güçlü kılan ne?

Olabildiğince takip edilememek, bir merkeze bağlı olmamak!

Yani Blockchain!
 

***
 

Blockchain!

Önde görünen Bitcoin olsa da dünyayı değiştirecek olan Blockchain!

Blockchain bir para birimi değil ama Bitcoin’in aktarımını sağlıyor. Nasıl Bitcoin’in bir sahibi yoksa yani anonim bir platforma sahip ise Blockchain’de sahibi olmayan anonim ve güvenilir bir blok zincir veritabanı ağı.

Özetle; kaydı ve bir kaynağı olmayan şifreli aktarım ve kayıt ağı.

Bu ağ sadece parayı değil birçok iş ve işlemi sahipsiz bir yapıda yapabilecek bir ağ.

O kadar potansiyeli büyük ki dünyadaki ulus devletlerin kendini sorgulayacağı yeni bir düzene bile neden olabilir.

Yeni bir; veri aktarımı, veri saklama, işlem yapma, onay verme, onay alma, kaydetme ağı!

Kullanımı insanlığın elinde ve hayal gücünde olan, dünyanı değiştirecek bir ağ yapısı.

Dünyayı anonimleştiriyor bir nevi!

Blockchain’e sadece para aktarımı olarak bakmak gelecek adına en büyük cahillik olur!
 

***
 

Yeni normaller!

Dünya salgın ile yavaşlamış görünse de yeni bir değişime, hızlanmaya, yeni normallere yani bir “Paradigma değişimi”ne gebe!

Normallerimiz yeni normallerle ve değerlerle yer değiştirecek!

Bu değişim salgınla hızlandı!

İnsanoğlu sosyoloji, ekonomik dinamikler, teknolojik gelişmeler, alternatif enerjiler, çevre duyarlılığı ve bilinci, para, anonimleşme ve iletişime bağlı sosyal ağların artmasına bağlı olarak şekillenen Sanayi 4.0, İnsan 3.0 ve Toplum 5.0 paradigma değişiminin zeminini oluşturuyor.
 

***
 

Salgın!

COVID-19 küresel salgını!

Salgın hastalıklar dünya tarihi akışını siyasi, idari, sosyolojik ve ekonomik değiştiren temel etmenler olmuşlar.

Salgının getirdiği bireylerdeki psikolojinin değişimi, toplumda sosyolojik değişimlere neden olmuş. Bu değişim ise devamında her zaman yerel ve küresel çapta değişimi tetiklemiş.
 

***
 

Değişim!

Kaçındıkça zorlaşan, hepimizin sonunda varlığına yenik düştüğümüz değişim!

Muhafazakarlığın değişime direnmesi ve geleneksel normalleri destekleme eğilimi bugün için değişimi görememek, zamanı anlayamamak, reel politikten uzaklaşma, tüm bunların sonucu olarak ta gelişemeyen içine kapanık bir toplumun kapitalizme ve küreselleşmeye “kendince” direnme çabasında başarısız olarak teslimiyetçi bir yapıya evrilmesine neden olacaktır.

Ön yargı, “sınav dünyası” olarak gönderildiğimiz bu dünyada bir savunma mekanizması gibi görülse de insanoğlunun hatalı ve hastalıklı düşünce şeklidir.

Muhafazakarlığın da beslendiği en büyük kaynak önyargı ve buna bağlı dirençtir.

Nihayetinde muhafazakarlık, politik ve sosyal felsefe olarak Fransız ihtilali ve modernleşme süreciyle Hristiyanlık dini içerisinde ruhban sınıf tarafından ortaya çıkarılmış, “Hristiyan demokrasi” olarak bilinen 19. yüzyıl ideolojisidir.

Hızla bir normaller değişimi yaşanan günümüz dünyasında ya ön yargıdan uzak bir değişimin içinde aktif bir yol alacağız ya da bu değişimi yapanların güdümünde sürekli bir savunma ve saldırı içinde olacağız.

Değişime direnmek, hâkim olamadığın bir oyunda piyon olmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.

YORUM EKLE