Cumhuriyet, Demokrasi ve Laiklik insan düşüncesinin ürünüdür. Milattan önce Yunan filozoflarının düşünceleriyle oluşan ve gelişen siyasi görüşlerdir. Bizim bu düşünce hayatında yerimiz yok gibidir. Bizler karşılaştığımız sorunları bin sene önce çözüme ulaştıran bilim adamlarının kitaplarına başvurarak çözmeye çalışıyoruz. Çağdaş fikir ve düşünce adamlarımız yoktur. Türk milleti bunun sıkıntısını çekmektedir ve çekecektir.
Nerede bizim ilim adamlarımız? Nerede bizim düşünce ve fikir adamlarımız. Nerede bizim siyasi düşünce üreten, kafa yoran, kitaplar yazan, makaleler yazan adamlarımız. Şu şöyle demiş, bu böyle demişlerle ancak bu kadar olur. Bizdekine bilim tarihi denir. Her tarafımız bilim tarihçileriyle dolu. Fakat bilim üreten yok.
Demokrasisiz Cumhuriyet isteyenler, parti devleti isteyenler sayılamayacak kadar çok. İçinde din ve demokrasi olmayan laiklik isteyenler ortalıkta dolaşıyorlar. Çünkü biz ata erkil ailelerden oluşan bir milletiz. Babası yanlışta söylese veya hatalı işler yapsa, çocukları eleştiremez. Eleştirirse baba kapıyı gösterir. Böyle bir millete demokrasi, eleştirel düşünce üretile bilir mi? Peşinen böyle düşünmek suçtur. Böyle toplumda düşünce gelişir mi?
Canlı örneği kaşıkçı olayı. Sen kimsin Krallığı ve Kralı eleştirecek netice canınla ödersin. Yani eleştirsel düşünceleri ortaya koymanın bedeli vardır. Rahmetli kaşıkçının ödediği gibi. Bunu göze alabilecek düşünce, fikir ve siyaset adamlarına İslam dünyasının acil ihtiyacı vardır. Korkmadan, ürkmeden, yılmadan, canı pahasına olsa bile düşüncesini yaza bilecek ve söyleye bilecek ilim adamlarına ne kadar muhtacız.
Müslümanlar kişisel olarak maddecidir. İbadetleri bile maddileştirmişlerdir. Her işlerinde parmak hesabı yaparlar. İşin manevi yönünü, ahlakı, erdemi, doğruluğu, hazzı, akıllarının kenarında bile geçirmezler. Kendi menfaatları uğruna yapamayacakları iş yoktur. İnsan her devirde maddeci olmuştur. İnsanlık ise maneviyatcıdır. İnsanlığı manevi düşünceler oluşturur.
İnsanoğluna huzur ve mutluluk veren şeyler iyilik, erdemlik, güzel ahlak, doğruluk, adalet, yardım sever olmak, fedakârlık gibi manevi olaylardır. Buda düşünmekle, hayal etmekle, hoş görüyle eleştirel fikirlerle, paylaşmayla, ikramla, fırsat eşitliğiyle, adaletle sağlanır.
Bizim gibi toplumlar Allah’ın kitabını, Allah Peygamberini bile utanmadan, sıkılmadan, belki de farkında olmadan maddi çıkarlarımız uğruna feda ediyoruz. Adaleti, fırsat eşitliğini, güzel ahlakı, yardımlaşmayı elimizin tersiyle itiyoruz. İslam dinin içini de böylelikle boşattık. Dinimizi istismar ediyoruz. Yani maddileştiriyoruz. Din düşmanlığı da, din istismarına da fırsat vermeyecek bir laiklik geliştiremedik. Geliştirmekte istemiyoruz. Şahsi menfaatlerimizin gideceğinden korkuyoruz.
Demokrasiyi geliştiremediğimiz gibi siyasi menfaatlerimiz uğruna zaman zaman rafa kaldırdık. Cumhuriyeti parti monarşisine çevirirdik. Devletler yaklaşık her toplumda aynıdır. Devlet insanlığın kurduğu bir kurumdur. Devletin dini adalettir, düzendir, sistemdi kanundur. Çağdaş düşüncenin benimsendiği toplumlarda kimse iktidarla uğraşmaz. Kim yönetirse yönetsin kavramlar ve kurumlar değişmez. Herkes kurallara uyar. Herkes iktidarın değişmesiyle kendinin kayrılmayacağını bilir. Her şeyin kuralına göre yönetileceğe kanidir.
Bizim gibi toplumlar iktidara yakın olunmayınca işlerinin düzgün gitmeyeceğini bilir. Başlar yardakcılığa, yağcılığa, tarafgir olmaya, payanda olmanın yollarını arar. Rantlardan istifade etmenin çarelerini arar. Ortada ne düzen kalır ne fırsat eşitliği. Maneviyatın çoğu terk edilir. Buda yetmez
yaptıkları her yolsuzluğa, tarafgirliğe, adam kayırmaya, haksızlığa, kanunsuzluğa utanmadan dini kılıf aranır.
Cumhuriyet devleti yönetmek isteyenlerin meşru yönden demokrasi yoluyla iktidara geldikleri rejimdir. Devlet imkânlarını taraftarlarına dağıtmak olmamalıdır. Çağdaş düşüncenin maneviyatın zayıf olduğu toplumlarda iktidarlar geçim kapısıdır. Vurguncuların, rantçıların, ithalat ve ihracatçıların iştahla bekledikleri bir yerdir iktidar partileri. Onları davası para kazanmaktır. Davası millet olanlar, dürüstlük olanlar, hukuk ve adalet olanlar birer birer gemiyi terk ederler. Ortalık yalancılara dolandırıcılara kalır.
Fırsat eşitliğinin muhakkak korunduğu, can ve mal güvenliğinin sağlandığı, din düşmanlığının, din istismarının tarihe gömüldüğü bir Türkiye istemek hepimizin hakkıdır.
Çok doğru bir tesbit aynen katılıyorum