22 Mart 2019 Cuma günü saat 11.30 dan sonra dolar 5,40’tan 5,86’ya kadar hızlı bir seyir izledi. Her kes de bir korku oluştu, acaba 2018 Ağustos ayında karşılaştığımız bir spekülatif atakla gene mi karşı karşıyayız diye.
22 Mart 2019 Cuma günü saat 11.30 dan sonra dolar 5,40’tan 5,86’ya kadar hızlı bir seyir izledi. Her kes de bir korku oluştu, acaba 2018 Ağustos ayında karşılaştığımız bir spekülatif atakla gene mi karşı karşıyayız diye.
Bu spekülatif atak ile ilgili bazı çevrelerde spekülasyonlar yapıldı. Esas sebebin İsrail tarafından işgal altında olan, Golan Platosunun, Trump tarafında meşrulaştırılması dendi.
Liberal çevreler, radikal piyasa ekonomisinin bu rezil spekülatif hareketlerini meşrulaştırmak için, kullandıkları birinci kalem, ulus devlet karar organlarını susturmaya yöneliktir. Hem para baronları spekülatif işlere girerler, hem de sanki milli devletin sucuymuş gibi propaganda yaparlar.
Cuma günü olan şuydu; Ülkemizin yüklü miktarda borcu olduğunu biliyoruz. Mart ve nisan aylarında borç ödemelerinin en büyük dilimleri yapılmaktadır. Hem ana para borcu hem de faiz ödemeleri yapıldı. Bunun için dolara ihtiyaç vardı. Dolar toplamak için Merkez Bankası piyasadan dolar alımına girişti.
Aynı gün Londra’daki spekülatörler, borç ödeme gününü önceden bilmelerinden ötürü, onlar da ellerindeki Türk parasıyla dolar alarak piyasaya girdiler. Hatta yeterince TL bulamadıklarından, %80-90 faiz vererek piyasadan, TL tedarik edip, dolar aldılar.
Yani Cuma günü Merkez Bankası ile bankerler arasında tam bir bilek güreşi oldu.
Eğer 2018 Ağustos’unda olduğu gibi başarılı olabilselerdi, yani yeterince TL bulabilselerdi. Aynı Ağustos’u bize yaşatacaklardı. Ve krizi, Bankaların Krizi haline dönüştüreceklerdi.
Hemen hemen aynı miktarda borç ödemesi Nisan ayında da yapılacak.
Dolayısıyla Nisan ayında da bizi bir tehlike daha bekliyor.
Bu Türlü durumlara düşmemizin asıl nedeni; çok yüksek borçluluk halimizdir. Borç taksitlerinin günleri, spekülatif ataklar yapmak isteyenlerin fırsat günleridir.
Türkiye’de borçluluk düzeyi çok yüksek olduğundan, yani riskler çok yüksek olduğundan, Türkiye’ye sadece spekülatif sermaye ilgi duymaktadır. Spekülatif sermaye de yüksek faizle borç vermenin yollarında yol almaktadır.
Tüketime dayalı Borç Ekonomisi, bizi her an bir kur riski ile karşı karşıya getirmektedir. Ağustos ayından beri, ekonomik dengeleme adı altında para operasyonlarına karşı savunmaya geçme dışında, bir tedbir alınamamaktadır.
Üretim ekonomisine geçişin tedbirleri gündem de bile yoktur. Her şeyi para hokkabazlığı ile çözebileceğimizi sanıyoruz.
Borçları yeniden borç almadan ödeyebilmek için üretime geçmemiz zorunludur. Sadece bankaları korumaya almak yeterli değildir. Zaten bu spekülatif atakta Banka hisseleri de gerileme oldu. Yani yavaş yavaş finans sektörü de krizin içine girmektedir. Borsadaki banka hisselerinin gerilemesi bundandır.
Bu atak sırasında, ülke riski denilen CDS göstergesi 456’ya kadar yükseldi.
Radikal piyasa anlayışının dışına çıkılmada, devletin ekonomideki etkinliğini sıfırlayarak ne ulusal pazarlara sahip çıkılabilir ne de güvenliğimize sahip çıkılabilir. Piyasanın bu şekilde işlemesi bir güvenlik sorunudur. Baronların insafına kalmıştır.
Bülent Esinoğlu
[email protected]