ZAFER HAKK’IN VE HAKK’A İNANANLARINDIR ÇANAKKALE ZAFERİ, BÜYÜK TÜRK MİLLETİNE KUTLU OLSUN
Bilindiği gibi, Çanakkale Savaşları’nın fikir babası Wınston Churchill’dir. Bütün üstünlüğüne rağmen, İngiliz ordularının Mehmetçik karşısında niçin mağlup olduğu konusunda sorgulanıyor. Üzerine çok fazla gidiliyor. Cevap veremiyor. Çaresiz kalıyor. Sorgu heyetine şu sözü söylüyor: “Anlamıyor musunuz, biz Çanakkale’de Türklerle değil, Allah ile harp ettik!..Tabii ki yenildik!..”
Bir İngiliz subayı Çanakkale’de şöyle bir tespit yapıyor: “Ölü askerleri vardı, 14, 15, 16 yaşlarında asker çocuklar. Tanrı sizi inandırsın ki gülüyorlardı!...İlk defa o gün, kaybedeceğimizi hissettik!.. Şu iyi bilinmelidir ki; on bin yıldır dünyada var olan, kıyamete kadar da var olacak olan, Büyük Türk Milleti’nin tek amacı insanı yaşatmak olmuştur. Biz, “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” diyen bir medeniyetin sahibiyiz… Ancak, söz konusu vatan, bayrak, din, devlet, millet ve namus olunca gözünü kırpmadan ölüme koşan tek milletiz!..” Dünyanın neresinde olursa olsun vatanı, bayrağı, milleti, devleti ve kutsal değerleri ve Allah rızası için ölüme ‘gül bahçesine girer gibi’ koşan bu milletin yenilmesi asla mümkün değildir. Ölümden korkanlar daima, her zaman, her yerde yenilmeye, yok olmaya mahkumdurlar…. Bizlere bu günleri emanet olarak bırakan bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anarken, onların sınırsız bir iman, sarsılmaz bir irade ve yıkılmaz azim ve kararlılık; korku nedir bilmez bir yürek, Allah rızası için her zaman, her yerde din, devlet, millet, bayrak, namus ve vatan için ölüme hazır, Türk Milleti’nin ölümsüz kahraman evlatları olduklarını bir hatıra ile analım:
BİZ KENDİ CENAZE NAMAZIMIZI KENDİMİZ KILDIK ÇANAKKALE’DE
“Babamın dostlarındandı. Dimdik yürürdü. Hani, Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi. Ben çok küçüktüm. Evimize misafir gelirdi. “Oğul!” diye seslenirdi hep. Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle otururdu. Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözüme. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı. Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış, Sakarya, Dumlupınar’da savaşmış. Ancak, İzmir’in kurtuluşundan sonra köyüne dönebilmişti. Anlattıklarında hep acı, kan , cefa vardı. Kolay mı kazanılmıştı bu vatan? “Biz kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale’de…” derdi sık sık. Olur muydu? Kirte muharebeleri sırasında, bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperdekiler ileri fırlamış boğuşuyorlar. Yüzbaşı hücum için emir bekliyor. Bütün asker süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin…Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, Kelime-i Şehadet getiriyor. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor… “Yavrularım…Aslanlarım… Biraz sonra Cenab-ı Rabb’ül Alem’in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim…Haydi! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim…” Teyemmüm edilir…Bekleme devam etmektedir. Biraz sonra yüzbaşı; “Çocuklarım… Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz…Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için, hem de vakit varken, kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım…Kabe karşımızda…” Arkadan Of’lu Ali Çavuş bağırır…”ER KİŞİ NİYETİNE…” O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti. Onlar Allah’a verdiği sözü tuttular…” KAYNAK: (Çanakkale Şehitleri Tanıtım ve Araştırma Derneği, Mart 2004) “ İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür.” Çünkü, Zaferleri imkan değil, iman kazanır. İman varsa, imkan da vardır!... Çanakkale ve Sakarya Savaşlarında olduğu gibi.