Bir Kent Alt Kültürü:
Bisiklet Kültürü ve Sürdürülebilirliği Üzerine Psikolojik ve Teknik Değiniler
2000 li yıllara kadar ışıltılı ve conconlu kentler, onca cazibesiyle taşradaki ve kırdaki her bireyin hayaliydi. İkibinli yıllara kadar kentte bazı sıkıntılar olsa da yaşama imkanı hala bulunuyordu.
Dakikada bir motorlu taşıtın trafiğe çıktığı gerçeğini göz önüne aldığımızda, Türkiye ve bu gibi ülkelerde artık kent merkezlerinde yaşamak neredeyse imkansız hale gelmiştir. Yerel yönetimler buna ilişkin olarak toplu taşım sistemleri üzerine odaklanmışlardır. Buraya kadar ezbere açıklamalar yaptık. Şimdi ifadenin ezber bozan kısmına gelecek olursak, artık kent merkezlerindeki nüfusu maalesef hangi tür olursa olsun, toplu taşım sistemleri dahi kaldıramamaktadır.
Düne kadar lineer (yatay) ulaşım ve dağıtım sistemleri, 2000 li yıllardan sonra, yerini vertikal (düşey) ortamlı sistem tasarımlarına bırakmıştır. Yani sizin anlayacağınız, yer altına, üst üste iki kat, üç kat raylı ulaşım sistemleri inşa edilmeye başlanmıştır. Ağır raylı sistem, hafif raylı sistem, cadde tramvayı gibi vertikal tabanlı çözümlemeler kaçınılmaz olmuştur. Raylı ulaşımın yaygınlaştırıldığı, varsa deniz ulaşımının da genişletildiği kentsel alanlarda nüfus sirkülasyonu yine yetersiz kalmaktadır. Örneğin İstanbul gibi magapol kentler bütün alternatif çözümlemelere ve düzenlemelere rağmen insan sirkülasyonu açısından huzur içinde yaşanılabilir fırsatlar sunamamaktadır.
Bu gün için kentlerde yaşamaya dair iki çok önemli gereklilik bulunmaktadır.
BİRİNCİSİ, kentsel alanlar üzerinde sosyolojik ve eğitsel yöntemlerle merkezkaç etkili politikalar uygulayarak nüfusun tedrici olarak merkezden banliyölere, banliyölerden taşraya doğru yönelmesini sağlamaktır. Bunu hükümetler maliye politikalarıyla, yatırım ve teşviklerle, istihdam fırsatlarıyla çok daha kolay gerçekleştirebilir.
İKİNCİSİ ki bizim üzerinde duracağımız konu, motorlu taşıt merkezli ulaşım çözümlemeleri kadar bisiklet kullanımı ve bisiklet kullanımına ilişkin altyapıya dair çözümlemeler olmalıdır.
Bu gün Türkiye açısından baktığımızda, kentsel alanlarımızın yüzde yetmişbeşine yakını, bisiklet kullanımına uygun coğrafik yapıya sahiptir. Sadece yapılması gereken, yerel yönetimlerin bisiklet kullanımına ilişkin alt yapıyı oluşturması, ve bisiklet kültürünü kentlilerin psikolojik zihniyet yapısına yerleştirmesi gereğidir. Alt yapılar bir şekilde yerel yönetimler tarafından yerine getirilir. Bu konumuzun zor olmayan kısmıdır. Zor olan kısmı ise, sürdürülebilir psikolojik destektir.
Bisiklet Kullanım Kültürü Oluşturmada Sabırlı Olmak Şarttır!
Trafik kültürünün bir alt dalı olan, bisiklet kültürü, sürdürülebilirlik kavramının en çok önem kazandığı bir konudur. Zira herhangi bir yerel yönetimin bisiklet kullanımına ilişkin alt yapıyı oluşturması işin yüzde yirmibeşlik kısmıdır. Geri kalan yüzde yetmişbeşlik kısım, işin eğitim ve bilinçlendirme, yerleştirme kısmıdır. Herhangi bir kültürel değeri açıklamak noktasal bir eylemdir. Bunu öğretmek günlük bir olaydır. Bu kültürel olguyu, gelenekselleştirmek ya da değer haline getirmek için en önemli husus, sürdürülebilir (bıkmadan süreklilik taşıyan) bilinçlendirme eğitimleridir.
Kentte yaşayan vatandaş, her yerde buna ilişkin uyarıları, kolaylıkları, teşvikleri, modelleri, aksi tercihteki zorlukları yaşayarak zaman içinde bu kültürü değer yargısı olarak kanıksayacaktır. Televizyonlarda, dizilerde, bilbordlarda, reklamlarda ünlüler veya siyasi liderler bisiklet kullanıyor olarak görülmelidir. Hollanda, Fransa, Japonya gibi ülkeler bizden çok daha müreffeh ülkelerdir. Yapılan istatistiklere göre, Hollanda, Danimarka, İspanya, Fransa, Belçika, Almanya, Japonya, Kanada, Brezilya, Macaristan dünyanın en bisikletli ülkeleridir. Bu ülkelerin coğrafyası veya nüfus ortalaması Türkiye’den çok farklı değildir. Bu nedenle bisiklet kültüründe teşvik son derece önemlidir.
Örneğin, vatandaş, tabelalarda bisiklet yönlendirmelerini, ışıklı uyarıları, bastığı yerde yatay düşey işaretlemelerde bisiklet alt yapısını görecek, yaşayacak, bisiklet kullandığı için bunun bir çok kentsel alanda kendisine mutluluk getirdiğini görecektir. Hatta, kent yöneticileri, bir iki kerelik şov yapma mantığıyla değil de bizzat kendileri de yaşam biçimi haline getirdiklerinde bu kültürü yerleştirebiliriz.
Bisiklet Kültüründe en önemli diğer husus!
Bisiklet kültürünü yerleştirmek için hayati derecede önemli husus ise, kültürün yerleştirilme dönemlerinde özellikle ilk on yılda, yerel yönetimlerin, bisiklet altyapılarını istikrarlı bir şekilde genişletip güçlendirmesi gerekliliğidir. Zira vatandaş, bir iki kere işine veya çarşıya pazara bisikletle gitmeyi deneyecek, çevrede gördükleri, yolda yaşadıkları veya başına gelenler, ONU BİSİKLETİ ELİNE ALDIĞINA, BİNDİĞİNE BİN PİŞMAN EDECEKTİR. Bu kültürün yerleştirilmesi için yerel yönetimlerin alt yapı çalışmalarında ısrarcı olmaları olmazsa olmazlardandır.
Derdimiz nedir, bu coğrafyada, hep birlikte mutlu mesut yaşamaktır. Çünkü güzel yurdumuz bizlere bunu sunacak derecede doğal zenginliğe sahiptir.
Bu güzel yurdumuzda esenlik içinde bisikletli bir şekilde yaşamak her vatandaşın hakkı olmalı. Terör olaylarına karşı en küçük şüpheli durumlarda bile kolluk güçlerini haberdar etmemiz gerektiğinin çağırısını bu vesile ile yinelemiş olmak isterim. Çünkü artık lanetleme, protesto etme, kınama sınırının sonuna gelinmiştir. Artık biz yakın çevremize karşı kendi sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz.
Esen kalınız efendim.