King’s College London’ da genetik epidemiyoloji profesörü Tim Spector’ un Guardian’ daki yazısından çarpıcı ifadeler:
– Benim gibi doktorlar tıp fakültesinde beslenme hakkında neredeyse hiçbir şey öğrenmediler ve aynı şey ne yazık ki bugün de geçerlidir.
– Birleşik Krallık’ ta geleneksel bir yemek kültürü olmadığı için çoğumuz çok cahiliz. Matematik ve İngilizce gibi anaokulundan üniversiteye kadar gıda eğitimi zorunlu bir konu olmalıdır.
– İlkokul çocukları bitkileri ve onları nasıl yetiştirip pişireceklerini öğrenmeye başlamalı ve bu dersler ortaokulda artmalı, böylece tarım, gıda üretimi ve çevremiz, beslenme ve sağlık arasındaki ilişki hakkında daha fazla şey öğrenebilirler.
– Okuldan ayrılmadan önce, tıpkı çarpım tablolarımızı veya bir harfin nasıl yazılacağını öğrendiğimiz gibi, herkes birkaç basit malzemeyle sıfırdan sağlıklı bir yemek hazırlayabilmelidir.
-Fazla miktarda aşırı işlenmiş gıdaların açlığı ve insanların yediği miktarı artırdığı klinik deneylerde gösterilmiştir. Ayrıca bağırsak mikroplarının çeşitliliğinin yokluğuna ve bağırsak sağlığının kötü olmasına yol açarak daha fazla metabolik soruna sebep olurlar.
– Johnson’ın başarılı şeker vergisini diğer tatlı ürünlere ve aşırı işlenmiş gıdalara yaymadaki isteksizliği, muhtemelen zengin ve güçlü yiyecek ve içecek şirketlerinin lobi faaliyetlerinden kaynaklanıyor.
– Hükûmet müdahalesi olmadan, abur cubur ve gerçek gıda fiyatlandırması arasındaki eşitsizlik büyümeye devam edecektir.
– Gıda endüstrisinin senelerdir yaptıkları beyin yıkamayı tersine çevirmek için eğitime, eğitime, eğitime ihtiyacımız vardır.
Gelelim neticeye
Okullarda beslenme eğitiminin zorunlu olması çok doğru olmakla beraber asıl mühim olan müfredat ve öğretmenlerin eğitimidir.
İlaç endüstrisinin tıp eğitimini yönlendirdiği gibi gıda endüstrisi de beslenme eğitiminini yönlendirecekse hiç olmaması evlâdır.