BATI İSLAMÇILARI MODERN YENİÇERİ GİBİ KULLANIYOR

         Ülkemiz iki yüz yıldır ümmetlikten  çıkıp millet olma yolunda birlik çalışmaları yapıyor. Bir yandan bu çalışmalara karşılık, hasetçi bir kısım siyasiler yeniden İslamcılık ve ümmetçilik konuşmaları yapmaya başladılar. Camilerde yapılması gereken konuşmalar siyasiler eliyle siyasette araç olarak kullanılıyor.

Siyasetin oy uğruna millet yerine ümmeti öne çıkaran konuşmalar, millet olma adına çalışmayı heba ediyor. Bu konuşma insanların kafalarını karıştırıyor.
         Ne yaparsak yapalım tarihten ibret alınmazsa aynı hatalar tekrar ediliyor. Abdülhamid İslamcılık için Muhammed Afgan’ı kullandı. Onun İngiliz ajanı olduğunu öğrenince, İstanbul’da Onu gözaltına alındı, ölünceye kadar sürdü. İslamcılık ve ümmetçiliğin arkasında dış parmak ve parası olduğu geçmişte de günümüz içinde belgelenmiştir. İngiliz altınları isyan etmek isteyenler için cazibeli oldu.

Siyasi İslam Türkiye’de devamlı boy gösterdi. Siyasi İslam, İslam’ın gelişmesine hiç katkı yapmadı. devlet düşmanlığı, toplumun arasında tefrikaya neden oldu.

Siyasi İslam, Devlet emin ellerde olduğu sürece zarar veremedi. Fakat devlette kadrolaşma başladıklarında, her şeyleriyle kendiler gibi düşünmeyen bürokrasiye meydan okumaya başladılar.
         Fetonun önünü açıp birlikte Orduya kumpas kurdular. İşe yaramaz adamlarını ordunun üst kademelerine taşıdılar. TV ekranı yalan yanlış bir İslam’ı tebliğ furyasına sahne oldu. Cumhuriyete ve banilerine küfür ve laikliğin kâfirlik olduğu sözlerini söyleyenler oldu. Kuran’a karşı saygı azaldı. Dinleyenlerde bir şarkıcı okuyor algısı oluştu! Fazla “dini” dilinize dolarsanız kutsallığını yok edersiniz.


         İslamcılık Araplardan sonra Anadolu’ya dışarısı tarafından dayatılıyor. Toplum ve devlette İslamcılık tehlikeli olmaya dönüşmüştür. Bazı siyasetçilerin Cumhuriyet rejimine takındığı olumsuz tavır, Kurtuluş savaşı ve cumhuriyet banilerine ettikleri sözler korkutucudur.

Avrupa’ya göçmen olarak giden, Müslüman gençler, Batılı eliyle doğduğu topraklara “yeniçeri olarak” gönderildi. Kan döksünler, gözyaşı akıtsınlar diye. İşte Suriye ve Irakta yaşananlar. Batılı ajanlar bu insanları kendi halklarına karşı kullanıyor. Müslümanların en cesur gençleri bunlardır. Osmanlı nasıl gayrı Müslümanları Yeniçeri ocağı eliyle yetiştirilip geldikleri topluma karşı kullandıysa, aynı metodu

         Batılılar Müslümanlara karşı kullanıyorlar.
        

Kaddafi’yi devirenler, Suriye’yi kan ve gözyaşıyla sulayanlar, Türkiye’de kırk yıldır gözyaşı ve kan dökmeyi neden olanlar, İslam’ın çocuklarıdır. Bazı gafil Müslümanlar geçmişte idarenin baskısından söz ediyorlar. İdareyi değiştirmek için dışarıyla işbirliği yapmaya din cevaz veriyor mu? Bugün ülkemizde yaşananların temelinde her türlü dini kesimle işbirliği yaparak iktidar olanların hatalarıdır.

Toplumun geldiği yeri iktidar da beğenmiyorlar.
2500 yıl önce Yunanda egemen güçler, Sokrates’e iftira atmışlardı. Sokrat öğrencilerine doğruyu anlatıyordu. Babalar, toplum arasına nifak saçıyor, toplumun ahlakını bozuyor diye şikâyet ettiler. Kendisine baldıran zehri içirilmesine karar verildi, yani ölüm cezası.

İftira her zaman hasmı yok etmek için geçerli bir akçedir. Rakibi ortadan kaldırmanın en kestirme yoludur. Ülkede yaşananlar o günlere benzemiyor mu? Sokrates’ kaçmasını isteyenlere, onurlu bir insan olarak mı yaşayacağım?

         Yoksa ölüm korkusuna teslim mi olacağım, Atinalılar için en doğru hareket bir insanın mevkii ve makamı ne olursan olsun, tehlike karşısında korkmadan, yaşamayı değil, şeref ve namusu göz önünde tutarak, ölmeyi tercih etmeliyiz.” Sözleri insanlara tarihi bir ders oldu.

İmamı Azam Emevilerin zulmüne alet olmamak için Kadılığı kabul etmediği için öldürüldü. Dünya dönüyor dediği için Galileo da inkârı değil, ölümü tercih etti.
         Hz. Muhammed’e peygamberlik davasından vaz geç, karşılığında dünyayı önüne serdiler. Onlara cevabı şöyle olmuştu. Sizler sol elime Ayı, sağ elime de Güneşi verseniz bile, davamdan asla vaz geçmem yanıtı vermişti. Günümüzde Onun ümmeti olan bizler her geçen gün dik durmaktan kaçınıyoruz.

Yıllarca Feto denilen adamla yedikleri içtikleri bir olan, zoru görünce birbirlerini sattıklarına şahit oluyoruz. Bu yapılan yanlışlar ve beddualar yanlış yapanları kabirde rahat bırakmayacaktır.

YORUM EKLE