The Guardian’ da yayınlanan haber, halk sağlığının korunmasında en önemli unsurlardan biri olan aşıların asla ilaç şirketlerinin inisiyatif ve insaflarına bırakılmaması gerektiğini bir kere daha gözler önüne seriyor (1).
Haber, dünyanın “big pharma” adıyla bilinen dev ilaç şirketlerinin Avrupa Birliği’ nin üç sene önce koronavirüs gibi patojenlere karşı bir salgından önce hızlı aşı geliştirme projesini reddettiklerini ortaya koyuyor.
Aşılar ilaç şirketlerinin inisiyatifinde
Bu kapitalist düzende ne yazık ki çok az sayıda ülke kendi aşısını kendi üretiyor; dünyanın nerdeyse tamamı ihtiyacı olan tüm aşıları endüstriden temin ediyor.
Yüz sene önce birçok aşıyı imâl eder ve hatta başka ülkelere de ihraç ederken biz de “çeşitli oyunlarla” aşıyı yıllardır tamamen ticari şirketlerden alıyoruz.
Bunlar kamu yararını gözeten yardım kuruluşları değil, daha çok satmayı daha çok para kazanmayı hedefleyen şirketler…
Geçenlerde, en büyük aşı üreticilerinden Sanofi’ nin CEO’ sunun aşı konusunda “Parayı veren düdüğü çalar” dediği için Macron tarafından Saray’a çağırıldığını öğrenmiştik (2).
İş sadece ticaretle de sınırlı değil, daha da kötüsü var.
“Sanofi yetkilisi aşıda rüşvet iddiasıyla gözaltına alındı” başlıklı haber (3):
“Güney Koreli savcıların kısa süre önce Sanofi’nin Güney Koreli bir yöneticisini rüşvet nedeniyle gözaltına alırken, hükümetin aşı programlarına verilen aşılar için bir karteli araştırdıkları anlaşılıyor”.
Endüstriden ürünlerini halk yararına dağıtmasını beklemiyoruz, elbette yaptıkları işin karşılığını almaları gerekir ama işin ticaretin çok ötesine taşındığına ve hatta türlü “oyunların” sahneye konduğuna da şüphe yok.
Bağışıklama da aşı üretimi de devletin elinden ve kamu görevi olmaktan çıkarıldı
Halk sağlığının bu çok önemli uygulaması olan aşılar ne yazık ki ticarete âlet olmuştur.
Halk sağlığı hocalarının hocası Prof. Dr. Gazanfer Aksakoğlu bundan tam 17 sene önce şunları söylüyordu (4):
“Bağışıklama da aşı üretimi de devletin elinden ve kamu görevi olmaktan çıkarıldı, sermayeye teslim edilerek tatlı kârlar için yatırım aracına dönüştürüldü.”
Hoca, bugün kim bilir neler derdi?
Gelelim neticeye
Aşı ve ilaçları, kâr amacıyla üreten endüstri günün birinde herhangi bir bahane ile “biz artık bunları üretmeyeceğiz” diyebilir, anormal taleplerde bulunabilir veya başka oyunların içinde de olabilir.
Bunun için de her devletin stratejik önemi olan ilaç ve aşılarını kendi üretmesi şarttır.
Aşıların halk sağlığı için önemini savunanların da bunların üretiminin ticari şirketlere bırakılmaması gerektiğini vurgulamazlarsa propagandistlerden farkları kalmaz.
NOT: Bu vesile ile Dr. Nazan Sezgin’ in yazılarını okumanızı da tavsiye ederim (4, 5).
***
The Guardian’ daki haber özetle şöyle:
Dünyanın “big pharma” adıyla bilinen dev ilaç şirketlerinin Avrupa Birliği’ nin üç sene önce koronavirüs gibi patojenlere karşı bir salgından önce hızlı aşı geliştirme projesini reddettikleri bildirildi.
Aşıların geliştirilmesi ve onaylandırılmasını hızlandırma plânı, işlevi Avrupa’da ileri teknoloji araştırmalarını desteklemek olan Innovative Medicines Initiative (IMI) isimli kamu-özel ortaklığının başında oturan Avrupa Komisyonu temsilcileri tarafından teklif edildi ama endüstri ortakları tarafından kabul görmedi.
Açıklama, IMI tarafından alınan kararları inceleyen Brüksel merkezli ve kısa adı COE olan Corporate Observatory Europea’ nın bir raporunda yer aldı.
COE’ nin Avrupa fonları ve özel ve diğer kurumların ayni katkılarından oluşan 5 milyar Euro’ luk bütçesi var.
IMI yönetim kurulu, Komisyon üyeleri ve içlerinde GlaxoSmithKline, Novartis, Pfizer, Lilly ve Johnson & Johnson gibi sektörün en büyük isimlerinin de bulunduğu EFPI (European Federation of Pharmaceutical Industries) temsilcilerinden oluşuyor.
Koronavirüs salgını için küresel bir hazırlık eksikliği, ilaç endüstrisinin kanser gibi kronik hastalıklardan daha az kazançlı olduğu için enfeksiyon hastalıklarının tedavisini öncelemede başarısız oldukları suçlamalarına yol açtı.
Dünyanın en büyük 20 ilaç şirketi geçen sene yarısı kanser yüzde 65’ i enfeksiyon hastalıkları tedavisiyle alâkalı 400 kadar araştırma projesini üstlendi.
Koronavirüs için sekiz muhtemel aşı adayı olmakla beraber bunların başarılı olacaklarının garantisi bulunmuyor. Bunlar içinde en umut vereni Oxford Üniversitesi tarafından geliştirilen aşı ve bunun da onay alma şansı yüzde 50 kadar.
CEO’ nun raporunda IMI’ nun her zaman olduğu gibi piyasa önceliklerinin fazla olduğu da vurgulanıyor.