Senelerdir farkında olmadığımız üstelik ağırlığı 2 kiloyu bulan ve binden fazla tür hücreden oluşan yeni bir organımız olduğunu yazmıştım.
Bilim dünyasının “bağırsak mikrobiyotası” adını verdiği bu organımız bağırsaklarımızda yaşayan onlarca trilyon miktarındaki bakteriden oluşuyor.
Bağırsak mikrobiyotası o kadar önemli bir organ ki buna “ikinci beyin” ismini teklif edenler bile var ve yeni bir araştırma bu tanımlamanın ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor.
Gastroenterolgy isimli tıp dergisinde yayınlanan araştırmada, probiyotik ihtiva eden yoğurt yiyen kadınlarda duygu ve emosyonların kontrol edildiği her iki beyin bölgesinde de kontrol gruplarına göre aktivite azalması olduğu fonksiyonel MR görüntüleri ile tespit edildi (1).
Bu çalışma yediğimiz içtiğimiz gıdaların “bağırsak mikrobiyotası üzerinden sadece metabolizmayı değil beyin fonksiyonlarını da etkilediğini” ortaya koyması bakımından çok önemli!
Araştırmanın altı çizilmesi gereken iki özelliği daha var:
BİR: Daha önce yapılan hayvan deneylerinde bağırsak florasındaki değişikliklerin duygusal davranışları etkilediği belirlenmişti ama bu durum insanlar üzerinde ilk defa gösterilmiş oluyor.
İKİ: Beynin sadece emosyonlarla ilgili olan bölgelerinin değil duyguların hazırlanmasında da rolü olan alanları da dâhil birçok bölgesinin etkileniyor olması.
Çalışma ile ilgili ayrıntıları “Yoğurt beyin aktivitemizi düzenliyor” başlıklı yazıda bulabilirsiniz.
Bağırsaklar ikinci beyin unvanını hak ediyor
Beyin ve bağırsaklar fetüste benzer hücrelerden gelişirler; zamanla bir kısmı merkezi sinir sistemini oluşturmak üzere farklılaşırken bir kısmı da bağırsaklardaki sinir sistemini oluşturur.
Beyin ve bağırsaklar birbirine “vagus” adı verilen sinirle bağlıdır ve her iki organ birbirlerine bu sinir aracılığı ile çeşitli uyarılar gönderirler.
Bağırsaklar ve beyin arasındaki etkileşim aslında herkes tarafından bilinir.
Heyecanlandığımız zaman karnımızın ağrıması, sinirlenince midemize kramplar girmesi gibi ama bağırsaklardan beyine uyarılar gitmesi veya bağırsakların beyni etkilediğine dair bilgiler çok sınırlıdır.
Daha önce hayvan deneylerinde bağırsak mikrobiyotasındaki değişikliklerin beyin fonksiyonlarını etkilediği gösterilmişti.
Mesela, Bifidobacterium longum adıyla bilinen bakterilerin iltihaplı koliti olan farelerde anksiyete benzeri davranışları normalleştirdiği tespit edildi (2).
Bir başka deneyde de Lactobacillus rhamnosus bakterilerinin bazı beyin bölgelerinde GABA (beyinde engelleyici etkisi olan bir iletişim maddesi) seviyelerini etkilediği ve strese bağlı kortizon salgılanmasını baskılayarak anksiyete ve depresyonla ilgili davranışları azalttığı belirlendi (3).
Depresyon ve anksiyete gibi hastalıkların bazı hastalarda şişkinlik, gaz, ağrı, dışkılama bozuklukları gibi mide-bağırsak şikâyetlerinden sonra belirmesi de bağırsak-beyin etkileşimine ait örneklerdir ama bu durum ilk defa bu araştırma ile gösterilmiş oluyor.
Bağırsaklarda daha fazla mutluluk hormonu var
Beynimizde olduğu gibi bağırsaklarımızda da nöronlar yani sinir hücreleri var.
Bağırsaklarda bulunan bu nöronlardan bazıları beyinde de bulunan ve halk arasında “mutluluk hormonu” adıyla bilinen “serotonin” sentez ediliyor.
İşin ilginç tarafı ruh halimizin kontrolünde, depresyon ve agresyonda rolü olan serotonin bağırsaklarda beyinden daha fazla bulunuyor.
Bu da bazı durumlarda uygun diyetin sağladığı faydanın, beyinde serotonin seviyelerini yükselterek etki gösteren antidepresanlarla neden elde edilemediğini açıklayabilir (4).
Gelelim neticeye
Bu araştırma, bağırsak mikrobiyotasının sadece damar sertliği, kanser, obezite, diyabet, astım ve alerji gibi hastalıkların ortaya çıkmasını değil beynimizi ve dolayısıyla zihinsel ve ruhsal durumumuzu etkileyebileceğini de gösteriyor.
Bağırsak mikrobiyotasını oluşturan bakterilerin sayı ve türleri de diyetimizle ve çevresel faktörlerle belirlendiğine göre ruhsal ve zihinsel hastalıkların ilaçlarla değil diyet yoluyla tedavi edilmesi mümkün olabilir.
BİR: Yakın bir zamanda depresyon, anksiyete gibi hastalıkları psikiyatristler değil de mide-bağırsak uzmanları yoğurtla, ayranla kefirle tedavi etmeye başlarlarsa şaşırmayalım.
İKİ: Kafatasındaki beyinlerinden memnun olmayanlar ikinci beyinlerini devreye sokabilirler.
ÜÇ: Birine “kafası çok iyi çalışıyor” demekle “bağırsakları çok iyi çalışıyor” demek aynı kapıya çıkıyor.
DÖRT: Beynin fazla çalışması iyidir hoştur ama bağırsakların fazla çalışması da öyle midir acaba, ne dersiniz?