Doğru- dürüst olmak, özü sözü bir olup hile ve iki yüzlülükten uzak kalmak, erdemli davranışlar sergilemek demektir. Doğruluk ve dürüstlük, insanî değerleri çürümemiş her toplum ve kültürde “adamlık nişânı” olarak bilinir. Bu bakımdan şahsiyetli kalmanın yolu doğru ve dürüst olmaktan geçer
Yüce Rabbimiz buyurur ki:” Ey iman edenler, Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve (her zaman) hakkı ve doğruyu konuşun ki bu sayede Allah, amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın…”( Ahzab Sûresi Ayet- 70-71)
Bir gün ashâb-ı kirâmdan Süfyân bin Abdullah es-Sekafî Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e gelerek “Ey Allah’ın Resûlü, bana İslâm ile ilgili öyle bir öğüt ver ki, bu konuda başka hiçbir kimseye herhangi bir şey sorma ihtiyacım kalmasın.” dedi. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (s.a.s); “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdular.
Doğruluk, Allah’ın emir ve yasaklarına uygun hareket etmek, insanların hak ve hukukuna saygılı olmaktır. Cenâb-ı Hakk’ın “Sen dosdoğru yol üzeresin!” buyurduğu Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in izinden gitmektir. Fahr-i Kâinat Efendimiz’in yüce ahlakını yaşantımız için örnek edinmektir. Doğruluk, imandaki samimiyetin hayatımıza gerçek anlamda yansımasıdır. Her gün namazlarımızda okuduğumuz Fatiha suresindeki “Bizi doğru yola ilet!“ ayetinin gereğini yerine getirmek için gayret göstermek ve bu konuda Rabbimizden yardım talebinde bulunmaktır.
İslam dini hakka, hakikate, doğruluğa ve konuştuğu zaman hakikati söylemeye büyük önem verir. Özünde ve sözünde doğru olmayı emreder. Nitekim Yüce Rabbimiz Ahkaf Suresinde; “Şüphesiz ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip de sonra dosdoğru olanlar var ya! İşte onlara hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de!” buyurmaktadır.
Peygamber Efendimizde buyuruyor ki: “Size doğruluğu ve dürüstlüğü tavsiye ederim. Zira doğruluk, kişiyi erdemli bir hayata taşır. Böyle iyilik ve güzelliklerle dolu bir hayat da insanı cennete kavuşturur. Kişi doğru sözlülükte sebatkâr olursa, Allah katında özünde ve sözünde dosdoğru insan, yani “sıddîk” diye yazılır. Yalandan da kaçının, zira yalan kötülüğe götürür, kötülük de cehenneme iletir. Kişi yalan söyledikçe ve yalan peşinde koştukça Allah katında yalancı yazılır.”
Kalbin doğruluğu iman, icraatın doğruluğu ise sâlih ameldir. İman kalbe yerleşince kulu istikamet üzere olmaya, hakka, hakikate yöneltir. Doğru olmayı kendine prensip edinen Müslüman elini haramdan, dilini yalandan alıkoyar. Doğruluk ve adalet sahibi Müslüman Allah’ın rızasına nail olmayı her türlü kazanç ve menfaatten daha kıymetli bilir. İşlerinin doğruluk ve samimiyetle anlam ve bereket kazandığının farkında olur.
İşte bunun içindir ki Peygamber Efendimiz (s.a.s); “Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete iletir. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında ‘doğru ve dürüst bir kişi’ olarak yazılır. Yalandan sakının! Çünkü yalan insanı kötülüğe, kötülük de cehenneme iletir. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında ‘yalancı’ olarak yazılır.”(Müslim) buyurmuşlardır
İşte bunun için Müslüman, Allah’ın rızasına ve lütfuna nail olabilmek için dürüst olmalı; sözünde, özünde, iman ve ibadetinde, bütün ilişki ve muamelelerinde dosdoğru olmaya gayret göstermelidir.
Cenâb-ı Hakk bizleri doğruluktan ayırmasın. Dosdoğru bir şekilde yaşamayı ve doğrularla birlikte olmayı bizlere nasip ve müyesser eylesin. Cumanız Mübarek Olsun!
(Kaynak: Diyanet Hutbeleri)