AÇILA (S)AÇILA GELDİK (!)

Ne oldu da sokağa çıktılar?
Kim bunlar?
Ayn el Arap'ta yani PKK'nın “Kobane(!)” dediği bölgede, IŞİD ile PKK arasındaki çatışmalar sonrası ülke kaos ve çatışma ortamına sürüklenmek için eylemler, gösteriler ve çatışmalarla adeta yangın yerine çevrildi.
Ülke genelinde onlarca vatandaşımız öldü(rüldü).
35  il merkezi ve 100'e yakın ilçede olaylar… 
35 den fazla ölü, linçler, linç girişimleri, gözaltılar, yüzlerce yaralı, yakılan halk otobüsleri, okullar, yurtlar, bankalar, kamu binaları, petrol istasyonları, yağmalamalar, 12 yıl aradan sonra OHAL ilanı, sokağa çıkma yasakları, sokak çatışmaları, 12 Eylül ihtilaline benzer askeri müdahale görüntüleri…
İçişleri Bakanının açıklamasına göre;
“212 okul binası, 67 emniyet binası, 25 kaymakamlık binası, 29 parti binası, çocuk yuvaları, Kızılay kan merkezleri, 780 belediye binası, 1113 toplam bina yakılmış veya tahrip edilmiştir. Belediye araçları, ambulanslar ve polis araçları toplam 1177 araç kullanılamaz hale getirildi.”
Bu kritik dönemde Türkiye, etnik ve mezhepsel çatışma ortamı ile savaşın içerisine çekilmeye, PKK ve BOP planlarını yürüten küresel güçler, Türkiye'yi Suriye ve Irak'ta savaşa sokarak Ortadoğu'da oluşturdukları bataklığa/çukura çekmeye,
Ülke içerisinde de PKK'lı Kürt gruplar ve destekleyecek olan sol fraksiyonlar ile Milliyetçi Türkler/Ülkücüler arasında çatışma ortamı yaratma planı/çabası vardır.
Bu savaş ortamının/zemininin hazırlığını ise taşeron yapılanma olan IŞİD tarafından yapmaktadır.
“Çözüm süreci” denilen “(s)açılım” işleri sırasında PKK'nın uzantısı olan KCK yapılanması güçlen(diril)miş olarak ülke içerisindeki olayları/çatışmaları yönetir olmuştur.
Türkiye, içerisine çekilmek istenilen bu stratejik çukura kesinlikle girmeyerek, muhtemel bir Irak ve Suriye savaşından uzak durmalıdır.
Oluşturulan/oynanan bu senaryo Türkiye'nin I.Dünya savaşına giriş hikâyesine benzemekte ve sonuçları da, bu durum böyle devam eder ise bir o kadar endişe verici görünmektedir.
Şunu kabul etmek/görmek gerek; PKK ve türevleri olan; KCK, YPG, YPJ, PYD, PJAK gibi yapılar daha önce hiç olmadıkları kadar güçlü durumdalar.
Bu durum, ülkenin bölünmez bütünlüğü ve üniter yapısı açısından endişe vericidir.
PKK'nın, kurulduğu günden bugüne değişmeyen talepleri olan; “Kürtlerin temel haklarına anayasal güvence(!)”,“Anadilde eğitim(!)” ve “Demokratik özerklik(!)” noktasında verilen tavizlerin son aşamasına ulaşarak maalesef “Demokratik özerklik” seviyesine “Çözüm süreci” denilen “açılım” işleri ile getirilmiştir.
Özellikle son dönemde, “Analar ağlamasın” sloganı ile yola çıkılan süreçte “Özerklik verilecek algısı” ile verilen taviz ve cesaretlendirmelerle, son çıkarılan “Büyükşehir yasası” gibi düzenlemeler, bu ayrılıkçı zihniyetin güçlen(diril)mesine, dolaysıyla bugünün çatışma ortamını yaratılmasına neden olmuştur.
Ülkenin geldiği bu nokta, bin yıllardır mücadele ve savaşlarla “son yurdu/obası Anadolu”'ya gelmiş bir millet olan Türkler için ne ilk, ne de son olacaktır.
“Tehdit büyüktür, ama asla önlenemez değildir.”
YORUM EKLE