Evet, yine, yeni bir Cumhuriyet Bayramında birlikte nefes alıyoruz güzel yurdumun toprakları üzerinde.
Aradan 95 koca yıl geçti ve TÜRKİYE topraklarında aynı duygularla kalbi atan insan sayısı, 95 milyona yaklaşmış durumda. Bu gün ülkemizde CUMHURİYET DEĞERLERİNE sahip çıkmayan azınlık olsa da, biliyoruz ki bir gün gelecek onlar da bu kıymetin farkında olacaklar.
Bu ülke, neredeyse dünya ülkeleriyle birlikte kadınlara seçme seçilme hakkını tanıdı. Bunu Türkiye’nin kurucusu Gazi M. Kemale borçluyuz elbet.
Ne yazık ki, artık Levent Kırca’nın parodisinde de canlandırıldığı gibi, ATATÜRK demek korkulacak bir hal aldı. Bu durumdan ciddi derecede üzüntü içindeyiz. O ki, ülkemizin muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkması için canla başla savaşmıştır, ülkemizi, doğusundan batısına demir ağlarla örüp her bir bölgesine FABRİKALAR EKMİŞTİR.
Cumhuriyetimiz kurucusu GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK seni saygı minnet ve rahmetle yad ediyoruz.
Şunu itiraf etmeliyim. Bundan yaklaşık bir çeyrek yüzyıl kadar önceleri ATATÜRK’E TAPINANLARI GÖRDÜKÇE ciddi rahatsızlık içinde oluyordum. Zira Atatürk te fani idi, onun bedeni toprak olacaktı. Ama CUMHURİYET ve ONUN İLKELERİ payidar kalacaktı. Ben ve benim gibi insanlarla yaşayacaktı. Ancak, bu gün için maalesef o vizyon sahibi kişi o kadar örselenmek isteniyor ki, onların karşısında BİR CUMHURİYET ÇOCUĞU olarak kimse olmasa bile ben varım.
Beni bu topraklar yetiştirdi, bu ülkenin imkanlarıyla 35 yıllık en iyi eğitimleri en iyi üniversitede ve en iyi fakültede alarak tamamladım ve ülkemin aydınlık kurumları olması gereken ÜNİVERSİTE de bir öğretim üyesi olarak çalışıyorum. MESLEĞİME AŞIK OLARAK görevimi yapıyorum. Bütün bunları MİSAK-I MİLLİ ahdi ile bağıtlanan sınırlar içinde başardım. Ülkemin gitmediğim vilayeti kalmadı, kahir ekseriyetinde konferanslar verdim. Hedefim, dünyanın hemen her ülkesinde TÜRKÇE VE İNGİLİZCE dilini ortak kullanarak konferanslar vermiş olarak ve bu topraklara kendi EĞİTİM VİZYONUM VE MİSYONUM İLE VAKIF ÜNİVERSİTESİ KAZANDIRDIKTAN SONRA bu dünyadan göç etmektir.
Bu gün 29 Ekim. Cumhuriyetle yönetilmekteyiz. Çoğulcu ve katılımcı demokrasi en azından ilkede de olsa cari durumda. Bunun gerçek hayata yansıtılması konusundaki gayretler öncelikle biz aydınların ve BİLİM EMEKÇİLERİNİN görevidir.
SADECE TÜKİYE’DEN DEĞİL TÜM DÜNYADAN BEKLEDİKLEMİZ:
- Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin tabana yayılması
- Dünya gelirlerinin insanlar arasındaki bölüşümünde yatay ve dikey adalete göre pay alması.
- Kim ne derse desin, sadece Türkiye’de değil bütün dünyada YASAMA, YÜRÜTME, YARGI VE MEDYA nın ayrı erkler olarak kalması.
- Dini değerlerin, geleneklerin, örf adetlerin bütün dünyayı kapsayan ortak değerler olmadığından hareketle, BÜTÜN İNSANLIĞIN BİREYSEL VE KURUMSAL YAŞAMLARINDA ETİK ilkelerin yüceltilmesi.
- Üst ve en üst yöneticilerin inisiyatif alanlarının HAKÇA yöntem ve tekniklerle bilişim teknik ve teknolojileriyle destekli algoritmalarla daraltılması sürecine girilmesi ve FARABİ nin EL MEDİNETUL FADILA adlı eserindeki bir ülke kültürüne kavuşulması.
- Dinsel kaygılarla birbirine diş bileyen ÜLKELERİN bu ilkel duygularından kurtulup ERDEMlilik ölçütünde İNSANLIK değerleriyle bütünleşmeleri.
- Ortak yaşadığımız dünyamızda çevreye karşı insanların daha fazla duyarlı olması bahsiyle, tüketim toplumu CİNAYETİNDEN ulusal bilinçlendirme KAMU SPOTU programlarıyla kurtulunarak ÜRETİM TOPLUMU erdemine yönelinmesi.
Evet sevgili okurlarım, 29 Ekimde, Türkiye’de bu satırları yazarak sizinle duygularını paylaşan bir bilim emekçisi, bütün kalbiyle bu uğurda mücadele verecektir. Atatürk’ün gösterdiği ilkeler ve vizyon çerçevesinde.
Saygı ve sevgilerimle.