Mesafeleri uzun olsun ister..
Yolları sert tabanlıdır, çocuğum;
İyi bak uzaya, yıldızlara,
Yaşama bazen de yukardan bakmalısın..
Bütünlüğe yükseliş ister aşklar her başlangıçta..
Başkaldırı da ister kendi nezaketsizliklerine..
Özlem duyar hep cıvıltılı inceliklere..
Gönlü hiçe sayan anlayışlara, düzenlere karşı duruş’tur..
Can Yücel söylemiştir bu konudaki en güzel sözlerden birini de;
“Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar,
Ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş..”
Değil miyiz bir parçası doğanın ve tarihin..?
Aşklar da “bakım” ister.. “güven” ister..
Nasıl zamanla evimizi, odalarımızı havalandırıyorsak, ilişkileri de “havalandırmak” , doğanın, bilimin ve sanatın ortak bahçelerinde açan güzellik çiçeklerinin serin esintilerine bırakmak gerekmez mi?
Elbette hayatınızda “yüz çiçek açsın” demiyorum ama yüz fikir de geçsin sofralarınızdan, sohbetlerinizden..
Ne diyordu Sakallının muhteşem eşi Jenny;
“Ben senin düşündüğün, yazıp, çizdiğin her sözcüğün derinini bilmeliyim ki, sana gerçekten eşlik edebileyim..”(Ateşi Çalmak, Cilt 1)
Filozof Niçe’ye iki genç yaklaşıp sormuş;
“Üstat biz evlenmek istiyoruz, ne dersiniz?” demişler.
Üstat;
“Ömür boyu sohbet edebilecekseniz evlenin” demiş.
Aşk ve sevgiler zamanla yerleşik olabilir.
Önemli olan yerleşik bir sevgi ve saygı içinde yaşam boyu söyleşebilmektir.
Mutluluk, sadece yaşamı yıpratan güçlü coşkulardan gelmez..
Düzenli yaşamların yapay sıcaklığı da yetmez yerleşik sevinçlere..
Uzun yaşam yürüyüşünde doğanın gizlerini çözmek için de birlikte çalışmak gerekmez mi?
Birlikte gülebilmek için..
Motorları maviliklere beraberce sürebilmek için..
Aşk üzerine ne söylense, yazılsa çizilse az gelir, ilgi çeker.
Çünkü o dünyadaki en güzel ve en güçlü duygudur.
Hepimize aşk olsun ve ülkenin aşıkları bol olsun diyerek bitirelim bu söyleşiyi..