Biz öyle büyüdük.
Karadeniz’in kıyıcığında..
Evimiz, sahile çok yakın yüksek bir köyün en yüksek noktasındaydı.
Ne büyük şans..
Açık havalarda her sabah, karşı ufuklarda sıradağların arkasından çıkan parlak sarı güneşi görürdük.
Kendi gök kubbemizden doğuş ve batış heyecanını, sevinç ve hüznünü eksiksiz yaşardık.
Batış ve Doğuş’un arasında, kuzeyimizde, mavi gök ve gri-mavi Karadeniz..
Üzerinde bazen yumak yumak beyaz bulutlar..
Yaylalara doğru acelesi olan..
Doğumuzda, Batımızda ve Güneyimizde engebeli-düz-vadimsi arazilerde binbir çeşit yeşille donanmış fındık bahçeleri..
Ve her yönde doyumsuz-sınırsız UFUK ÇİZGİSİ..
İşte ben bu çizgilere bütün çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda..
Baktım, baktım..
Bıkmadım, usanmadım..
Oralarda sadece tarifsiz güzellikleri değil, GELECEĞİMİ de gördüm, düşledim, düşündüm..
Dedim ki dostlarım kendi kendime..
Yer yüzü ne kadar geniş, büyük..
İşte benim hayallerim de böyle geniş olsun, çok olsun..
Uzasın gitsin ufuklar gibi, sıra dağlar gibi..
Daha neler mi düşündüm, düşledim o delikanlılık günlerimde?..
Dünyada çok ülke olduğunu, çok insan bulunduğunu, sayısız öyküler yaşandığını..
Baktıkça karşı tepelere-dağlara, masmavi gökyüzünde zirve yaylalara doğru koşturan yumak beyaz bulutlara, yine neler neler düşledim..
Milyarlarca yıldan beri, evrenin-güneşin-gezegenlerin-dünyanın oluştuğunu, devamında okyanusların- dağların- suların- canlıların- insanların ortaya çıktığını..
Ve binlerce belki on binlerce yıldır insanların sayısız ÖYKÜLER yaşadıklarını..
Gerçekten düşledim, düşündüm..
Dostlar;
“Çocuk aklı” demeyin,
Bunların içinde en çok merakımı çeken; İNSANLARIN YAŞADIKLARI ÖYKÜLER, DRAMLAR, SEVİNÇLER, SEVDALAR, DÜŞLER, ÖZLEMLER..
Peki, sizce ben ufku görmeyip, kendi dar gökkumbemde doğup büyüseydim, ne olurdu acaba?
Kanımca her yöne doğru uzayıp giden sonsuz ufuk insana iki şey kazandırıyor;
Birisi, genişlik duygusu, diğeri de derinlik duygusu..
Coğrafyaların çokluğu ile tarihin-uygarlıkların derinliği..
ÇOCUKLAR UFKU GÖREREK BÜYÜMELİ..
Sizce de öyle midir, sevgili Dostlarım?..