Cü’zi irade insana tanınan en kıymetli hak… İnsana kıymet vermenin bir göstergesi… Koca güneş zorlanmış ama insan iradesiyle sonucunu aramaya bırakılmış…
İslam insanı sadece yönlendiriyor… Mal KAKA makam KAKA …demiyor. Secde ettir malına der.Malınla bozguncu olma….der… Makamınla da… Şehvet kötü demez, kötülüğü NİYETTE görür… Bozgunculuğa sapmada görür…
Yunus Emre demiş ki, mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi… Malın da belirli kıymeti var…ve Yunus Emre der ki… cennnet cennnet dedikleri üç beş huri… Allahtan kıymetli varlık yok….rıza uğruna terk edilmeyecek bir şey yaratılmadı….
İşte ayet: Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim sahte tanrıları reddeder de Allah’a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir.(Bakara/256)
Din; bilgi, inanç ve amelden oluşan bir bütündür. Bir insana zorla bilgi verilebilir, fakat zorla inanması sağlanamaz. Çünkü iman kalbin tasdikidir, bildirilenin doğru olduğuna insanın içten kanaat getirmesi ve inanmasıdır. Bu inanma ancak serbest irade ile karar vermeye ve tercih etmeye dayanır. Ayrıca kalbin ve zihnin içinde olup bitenleri başkasının bilmesi mümkün olmadığından, zora mâruz kalan kimsenin “İnandım” demesi halinde bunun içteki duruma uygun olup olmadığı kontrol edilemez. Sonuç olarak bir kimse ne zorla inandırılabilir ne de zor altında inandığını söyleyenin içtenliğine güvenilebilir. Dinî amelin özü ihlâstır. İhlâs yapılanların Allah rızâsı için gerçekleştirilmesidir. Zorla bir davranışta bulunan insanın dinî amelinden söz edilemez. Dinin en önemli iki unsuru olan “iman ve amel” zorlamayla olmayacağına göre “Dinde zorlama yoktur, insan zorla mümin ve dindar olamaz” cümlesi, tabiatta câri ilâhî kanunlar gibi kevnî bir gerçeği ifade etmektedir. Arkadan gelen ve bu cümlenin gerekçesi mahiyetinde olan “çünkü doğru eğriden apaçık ayrılmıştır” ifadesi, bu kaidenin aynı zamanda bir dinî kural ve hüküm olduğunun karînesini teşkil etmektedir. Bu iki mânayı birleştirerek âyeti şöyle açıklamak mümkündür: Zorla imanın ve dindarlığın olmayacağı ilâhî bir kanundur. Şu halde siz de insanları belli bir dine inansınlar diye zorlamayınız. Allah Teâlâ’nın insanlara verdiği akıl, hem kendine hem de onu taşıyan vücuda ve yakından uzağa çevresine bakarak, peygamberlerin gösterdikleri mûcizeler ve getirip tebliğ ettikleri vahiy üzerinde düşünerek hak dini, doğru yolu bâtıl dinden ve eğri yoldan ayırabilir; yani âyetler ve açıklamalar sayesinde hakkı bâtıldan ayırmak kolay hale gelmiş olur. Ortada karışık veya zorlama ile giderilecek bir durum yoktur. Doğru yolu bulan, hak dine inanan, “nefis, şeytan, şehvet, hırs ve sahte tanrılar” gibi eğri yolun, sapkınlık ve şaşkınlığın rehberlerini reddeden müminler, sarsılarak ilerleyen arabaya veya dalgalar üzerinde ine çıka ilerleyen bir gemiye benzeyen bu hayatta, kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa sarılmışlardır. Düşmezler, sağa sola savrulmazlar; bu kulp sayesinde yerlerini, istikrarlarını, sağlıklarını korurlar ve vazifelerini yerine getirerek yollarına (imtihan ve tekâmül yolculuğuna) devam ederler.
Din NİYETE önem verir… Mesela, dinde zorluk ve zorlanmak yoktur. Namazda ayakta durmak (kıyam) farzdır, gereklidir. Ancak ayakta duramayacak durumda olan kimse oturarak namazını kılar. ‘İlle ayakta duracağım’ diye kendisini zorlamasına gerek yoktur.
Evet…Peygamberimizin ifadesiyle din kolaydır, onda zorluk ve zorlanmak yoktur. Çünkü Allah Teâlâ: “Allah, hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemez” (el-Bakara 2/286) buyurarak insanı yapamayacağı, gücünün yetmeyeceği bir şeyle yükümlü tutmadığını bildirmiştir.
Ebû Hureyre (ra.) anlatıyor: “Bir Bedevî mescide girdi ve idrarını yaptı. İnsanlar onun üzerine yürüdüler. Peygamberimiz, “Onu bırakınız. Oraya bir kova su dökerek temizleyiniz. Çünkü siz kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, güçleştirici olarak gönderilmediniz, buyurdu. Sonra da Bedevî’yi yanına çağırdı ve kendisine, “Bu mescidler tuvalet ihtiyacını gidermek için değil, Allah’ı anmak, namaz kılmak ve Kuran okumak için yapılmıştır” diye güzel güzel nasihat etti” (Buhârî, “Vudû”, 58).
İslam hoşgörü dinidir… İnsanları iyi ve güzel olana davet eder. Her türlü baskı ve zorbalıktan uzak bir şekilde insan aklına ve yaratılışına uygun bir teklifte bulunur. Bu teklifi kabul edip etmemeyi ise kişinin kendisine, hesabını ise Allah’a bırakır.
Evet…Allah insana din seçti ama zorlamadı…